Sorun sende değil, bende. Aslına bakarsan konunun seninle hiçbir alakası bile yok, hele de sorunun. Kusura bakma uzun zamandır bitmeyen bir savaşın içindeyim. Bugün günlerden limon ve kendimi Beethoven gibi hissediyorum yine. Artık duymuyorum hayatın melodilerini, lakin yaşamak zorundayım.
Yaşıyorum, dört duvar arasında, parmaklık ve dikenli tellerle çevrili, çaresiz ve yalnız. Soğuk üstelik. Şunun farkına vardım bir de; insan olmak inan çok garip. Bazen iki insana aşık oluyor, yanındakini çok nadir hatırlarken, uzaktakini aklından çıkaramıyor. Sonucun değişmeyeceğini bilerek çabalıyor, bile bile üzülüyor bir de.
Eskiden yenilmez olduğumu düşünürdüm, en kudretli varlık olduğumu vesaire. Aslında öyleydim de, kendi hayatımda, bilirsin. Hâlâ düşünüyorum biliyor musun? Bir insan nasıl olur da her seçenekte yanlış kararı verebilir ki bir kez olsun ıskalamadan? Diyorum ya, sorun bende.
Hiç kimseye mektuplar yazıyorum, belki bir tek kelimelerim kaldığından, belki bir tek ... Kalem "sen" yazmaya gitmiyor biliyor musun? Ne senden, ne eski benden, ne de bizden geriye hiçbir şey kalmadığından olsa gerek. Keşke demekten korkuyorum üstelik ilk defa, tanıştığımızdan bu yana geçen o koca sekiz yılı değiştirmek, geriye almak ve hatta silmek demek bu. Yanlış anlama, asla, istemediğimden değil, buna gücümün yetmeyeceğini biliyorum, ondan. Sanırım kabullenmek zorunda kaldım.
Sorun ne biliyor musun? Sanırım sandığım kadar zeki değilim. Güçlü hiç değilim. Kötünün en iyi yanı, artık hep istediğim o 'normal' hayata kavuştum. Her ne kadar normal sayılabilirse gerçi. Sıradan bir insan olmanın hiç de hoş olmadığını söylemeliyim. Tek ümit ve umudum bir kere hayallerimi gerçekleştirebildi isem eğer, bir daha yapabileceğime olan inancım. Pek fayda edeceğini zannetmiyorum, lakin sanırım sıradan bir hayat istediğim için pişmanım. Aynı zamanda sorun, tekrar yeni bir hayata başlamak için yeterli gücüm var mı, bilmiyor olmam. İkilemde kalmak kötü bir his, söylemeliyim. Günlerden limon ya, her düşüncemde yüzüm ekşiyor yine. Sorun işte, hep sorun.
Sanırım biraz zamana ihtiyacım var ki, çözüme ulaşayım. O da sahip olduğum tek şey buralarda, bana ait olmayan yani. Yeniden doğacağıma eminim elbet bir anka gibi ama eski hayatıma dair olmasını istediğim şeylerin başında gelen sen; bakalım olacak mısın?
Demem o ki; bunca zaman süren savaşa, fikirlerin açtığı yaralara, gidenlerin, kaybolanların bıraktığı o soğuk boşluğa rağmen yine de geri dönmek için bir umut kıpırdanıyor derinlerde bir yerde. Kader sandığımız sorunların yıkıntıları arasında, altında. İnan bana savaşıyorum hâlâ, bu sefer kendim için değil üstelik, daha kutsal bir sebebim var. "Herkes kendi dünyasının tanrısıdır." dediğimde; "Sen benim dünyamın da tanrısısın." diyenin uğruna veriyorum savaşımı artık.
Yine dönüyoruz başa; olay sorunları çözmekte. Sorun işte, sorun hep. Yalnız merak etme, söylediğim gibi... Bu sorun da bende.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiç Kimseye Mektuplar
RomanceHiç gönderilmemek üzere mektup yazdığınız oldu mu? Hiç ulaşmasını istemediğiniz o içinizdeki karanlığı kağıtlara hapsetmek istediğiniz? Hiç susmaktan yorulduğunuz oldu mu? Benim oldu. Uzunca bir zaman dört duvara bakarak, özgürlüğümden bir nebze ols...