1. Bölüm

24.6K 888 17
                                    

Isabel, İngiliz biriyle evleneceği için oldukça öfkeliydi. At arabasının içinde, yanında oturan kadınlardan sinirini çıkararak bunu belli ediyordu.

“Sana kırmızı bir elbise giymemen gerektiğini söylemiştim!” Bu dediği oldukça saçmaydı. Çünkü kadının elbisesinde çok az bir yer kırmızıyla süslenmişti. Yine de Isabel bağırmak istemişti. Samantha onun bu dediğine aldırmamış gibiydi. Neden sinirli olduğunu biliyordu. Tanrı biliyordu ki, o bağırmazsa küçük bir kız çocuğu gibi ağlardı. Ağlamasındansa ona bağırmasını tercih ederdi.

“Dikkat etmemişim efendim, affedersiniz.” Samantha’nın alttan alışı Isabel’in yumuşamasını biraz da olsa sağlamıştı.

“Ah, Samantha. Dediklerimi unut lütfen, sadece sinirliyim. Ne de olsa bir İngiliz’le evleneceğim. Bunun bir kâbus olması için Tanrı’ya her gün dua edeceğim.”

“Önemli değil, güzel kızım. Sadece biraz sabret. Belki onu seversin, olamaz mı?” Samantha onu rahatlatmaya çalışıyordu. Ama dedikleri kadının sadece daha çok gerilmesine sebep olmuştu.

“Böyle bir şeyin imkânı yok.” Isabel camdan bakmak istiyordu. Ama eğer kötü bir şey görürse cesareti kırılabilirdi. En son istediği şey ise o adamın karşısında korkak bir kız çocuğu gibi görünmekti. At arabasının durmasıyla Isabel’in korkusu artmıştı. Yine de bunu belli etmemek için kendini sıkıyor, bir şey olmayacağını düşünüyordu. Hatta belki evleneceği adamı hiç beğenmeyecekti. Belki de adam çirkindi. Bunun düşüncesi kadının duruşuna bile etki etmişti. Omuzlarını dikleştiren Isabel, etrafına bakınıp, gözleriyle evleneceği adamı aradı. Karşısında yaklaşık 7-8 tane adam vardı ve bunların hiçbiri oldukça çirkin değildi. Yine de Isabel’in güzelliği yanında sönüklerdi.

“Hoş geldiniz, Bayan Mckenzie.” Isabel, evleneceği adamın bu olduğunu düşündü. Onu bir süre izledikten sonra kısa bir reverans yapıp tekrar incelemeye başladı. Adam, ona gülümsüyor ve gözlerini onun vücudundan ayırmıyordu. Onun bu tutumuna rahatsız olan kadın, etraftakileri izlemeye başlamıştı. Arkasından gelen bir kahkaha sesi kadının hareket etmesini sağlamıştı. Arkasını döndüğünde hayatında görebileceği en yakışıklı adamı gördüğünü düşünmüştü. Karşısında duran adam tapılası biriydi. Tanrı biliyordu ki, bu adam bir İngiliz için fazlasıyla gösterişliydi. Isabel gözlerini onun vücudundan alamıyordu. Bu kadar heybetli birisini buradaki kadınlardan biri kapmış olmalıydı.

“Hoş geldiniz, bayan.” Adam, oldukça soğuk bir tavırla elini öpmüştü. Isabel, neden olduğunu bilmediği bir şekilde üzülmüştü. Bu adamın soğuk tavırları ona dışlanmış gibi hissettiriyordu.

Adrian, gelinini bekletmek istemişti. Ona ne kadar umursamaz olduğunu gösterecek ve daha şimdiden mutsuz edecekti. Luke’la beraber, onların geldikleri yere doğru yürürken yersiz bir kahkaha atmıştı. Bu da, kadının onlara dönmesini sağlamıştı. Adrian, bir an neye uğradığını şaşırmıştı. Bu kadın, oldukça güzeldi! Mavi gözleri o kadar yakıcıydı ki, gözlerini alamamıştı. Yine de pes etmeyecekti. Bu kadın, karısı Florence’e verdiği sözü bozmasını sağlamıştı. Bunun için Adrian onu affetmeyecekti. Ama bu kadın dolgun göğüsleri, çilek rengindeki dudakları ve baktıkça bakılası mavi gözleriyle onu kendine çekiyordu. Kadının boynu bile adamı tahrik etmeye yetiyordu. Isabel’e baktığında o da kendisini izliyordu. Ama gözlerinde hiçbir duygu olmadan. Demek ki kadın da ondan nefret edecekti. Bu,  adamı oldukça rahatsız etmişti.

“Uşaklarım sizi odanıza kadar götürecektir. Hazırlanmanız için birkaç dakikanız var. Tercihim siyahtan yana, siyah bir elbise giyin.”

Adamın bu tavrı Isabel’i oldukça rahatsız etmişti. Nasıl olur da onun emirlerine uyacağını düşünürdü? Bu, nikâhına pembe bir elbiseyle gelmesini açıklıyordu. Tabii ki onun dediğini yapmayacaktı. Adrian’ı gördüğünde, yüzündeki hain sırıtış daha da belirmişti.

Tatlı KurbanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin