10. Bölüm

11.1K 557 6
                                    

“Isabel!” diye bağırarak uyanan Adrian, korkunç bir rüya görmüştü. Gördükleri gerçekti. Tek hayal olan şey, gördüğü yüzün ve bedenin Isabel’e ait olmasıydı. Anılarını tekrar hatırlamak ona iyi gelmemişti. Isabel’i kaybedeceği düşünce adamı yiyip bitirirken gece bile rahat uyumasına izin vermemişti. İşte İskoçlardan bu yüzden nefret ediyordu. Isabel ise yanında sakince uyuyordu. Nefes alışları oldukça normaldi. Elini uzatıp kadının yüzüne dokundu. Dudaklarının üzerine gelen saçları kenara ittikten sonra parmaklarıyla sıcak ve kıpkırmızı dudaklarına dokundu. Florence’den sonra kimseyle olmayacağını, tekrar aşık olamayacağını düşünürken bu kadın onu yanıltmıştı. Tüm doğrularını yıkmış, yerine yenilerini koymuştu. Düşündüğü her şeyi unutmasına sebep oluyordu. Ama Adrian mutluydu. Bu kadının onda uyandırdığı duyguları seviyordu. Kadın, kalbine dokunuyordu.

“Bana dokunmayı ne zaman bırakacaksın?” diye seslendi Isabel. Sesi o kadar kısıktı ki eğer mantıklı bir şey söylememiş olsa uyuduğuna inanılabilirdi.

“Sanırım hiçbir zaman.” Adamın hain sırıtışı karanlıkta pek belli olmasa da Isabel tahmin etmişti.

“Uyumak istiyorum.” Elini yüzünden ittikten sonra ona arkasını dönen Isabel, anında uykuya dalmıştı. Ama Adrian bu kadar rahat uyuyamayacaktı.

“İyi geceler.” Diye mırıldandıktan sonra yataktan kalktı ve kendini pencerenin önündeki sandalyeye attı. Biraz geceyi dinlemek istiyordu. Sessizlik, ona her zaman huzur vermişti. Şimdi de öyle olmasını ve duygularının yatışmasını bekleyen adam sabahtan umutsuzdu. Ne olacağını, onların ne yapacağını bilmiyordu. Özellikle de Isabel hiçbir şeyi bilmezken onu nasıl koruyacağını. Bunu ona anlatamazdı. Eğer anlatırsa, kadın ona inanmayacak ve uydurduğunu düşünecekti. Mektubu gösterebilir, ona kanıt sunabilirdi. Bu da bir işe yaramaz ve olayları çıkmaza sokardı. En iyisi, onu barbarlardan uzak tutmak ve onlar gittiğinde de Isabel’e bütün duygularını söylemekti. Evet, onu sevmeye başlamıştı. Bu, düşündüğü kadar kolay olmasa da adam onun büyüsüne kapılmıştı ve kadın onunken, hayatını yaşamak istiyordu.

“Gelmeyecek misin?”

“Uyuduğunu sanıyordum.” Kızgın bir sesle cevapladı onu.

“Seninle uyumak istiyorum.” Isabel’in üç kelimesi, Adrian’ı geri yatağa getirmeye yetmişti. Bundan memnun kalan Isabel gülümsemiş ve adam yanına yerleştiğinde ona dönmüş ve kollarını boynuna dolamıştı. Şimdi uyuyabilirdi. Sabah uyandığında onu yanında görememe korkusunu bu şekilde yok etmeye çalışsa da emin olmak istiyordu.

“Sabah yanımda olacak mısın? Yoksa kaçacak mısın?”

“Sen hangisini istersin?” Adrian seçimi ona bırakmıştı. İstemediği bir şey yapmayacak ve onu zorlamayacaktı. İçinden bir ses sürekli onunla kalmasını ve onu kollarının arasından çıkarmamasını söylüyordu. Eğer bunu yapabilseydi, kesinlikle o sesi dinlerdi.

“Benimle kalmalısın.” Isabel, dudaklarını Adrian’ın boynuna bastırıp gözlerini kapattı. Onun kokusu ve kolları kadına evindeymiş gibi hissettiriyordu.

“Öyleyse kalacağım.” Adrian kendinden emin bir sesle kadına güvence vermişti. Onunla uyuyacaktı. Kolları onun bedenine dolanmış bir şekilde yatarken sabahın hoşuna gitmeyecek olaylarla dolu olacağını hissediyordu. Isabel’i gözünün önünden ayırmamalıydı.

*

Isabel, burnunu gıdıklayan şeyi anlamaya çalışıyordu. Ama uyanamadığı için farkına varamıyor, eliyle hafifçe itip mırıldanarak tepki gösteriyordu.

“Ne zaman uyanacaksın, güzellik?” Adrian’ın gür sesi kulaklarını doldurduğunda gözlerini heyecanla aralamıştı. Ona bakıp, bir kolunun hala kendisine dolanmış olduğunu fark ettiğinde gülümsemişti.

Tatlı KurbanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin