“Sen mi yapacaksın?” Adrian inanamazmış gibi ona bakıyordu. Bunu biliyor olamazdı ve omzu bu kadar acırken daha fazlasına dayanabileceğini düşünmüyordu. Bu lanet yarayı nasıl yaptığını da hatırlamıyordu.
“Evet.” Dedikten sonra gülümseyen Isabel, yavaşça ona yaklaşmıştı. Omzunun üst tarafında kalan yara, adamın yatmasını engellemiyordu. Onu yatağa uzandırdıktan sonra, üstüne çıkıp üzerine oturmuştu. Bu tepkisi o kadar ani olmuştu ki Adrian şaşkınlıktan bir şey diyememişti.
“Canını yakacağımı mı düşünüyorsun?” Isabel’in suratındaki sırıtış bunu doğruluyordu. Evet, onunla eğlenecekti.
“Bunu sen yapmamalısın.” Adrian aldığı derin bir nefeste söylemişti bunları. Isabel’i her ne kadar sevse de böyle bir şey çekilemezdi. Tanrı aşkına, ne kadar acıyacağını düşünmüyor muydu? Gözlerini kapatmış bir şekilde derin nefesler alırken Isabel’in nefeslerini duyabiliyordu.
“Neden?” Isabel, adamın suratına baktıkça eğleniyordu. Evet, ona bu acıyı yaşatmayacaktı. Ama adamın korkmuş yüz hali kadını eğlendirmişti.
“Çünkü bunu bildiğini sanmıyorum.” Adrian aksi bir şekilde söylenmiş ve omzunun uyuşmaya başladığını hissetmişti. Büyük ihtimalle çok kan kaybetmişti ve bu yüzden omzu uyuşuyordu. Acı, yavaş yavaş yok olurken Adrian hala Isabel’in ona yapacaklarını hayal ediyor ve korkuyordu.
“Bundan nasıl bu kadar eminsin?” Isabel, yarayı temizlemeye çalışırken onu konuşturmayı deniyordu. Hala, yarasını temizlediğinin farkında bile değildi. Yarası uyuşmuş olmalıydı. Sürdüğü ilaçlar kadına yardımcı olmuş ve adamın hissetmemesini sağlamıştı. Bundan ne kadar mutlu olsa da, bu işi uyuşturmadan yapmakta eğlenceli olabilirdi. Tabi karşısında ki Adrian olmasaydı.
“Daha önce böyle bir şey yapmış olduğunu düşünmüyorum. Yarayı daha kötü hale getirmek istemezsin, değil mi?” Adrian artık kendini acındırmaya başlamıştı. Bundan kurtulacağını düşünüyor olmalıydı. Ama Isabel’in yarasını tamamen temizlediğinden haberi yoktu.
“Evet, yapmadım. Ama bu güzel bir deneyim olabilir.” Isabel, komik bir şey olmuş gibi gülerken Adrian’ın dudaklarından acınası bir inleme kaçmıştı. Isabel’in hain planı, onu ne hale sokmuştu. Kadın, yarayı dikmesi gerektiğini fark ettiğinde Adrian’ın yüzüne uzandı ve parmaklarını dudaklarına değdirdi.
“Canını yakmamaya çalışacağım, tamam mı? Şimdi gözlerini açar mısın?” Isabel’in yumuşak sesi Adrian’a hemen istediğini yaptırmıştı. Bu kadının onun üzerinde öyle bir etkisi vardı ki her istediğini yaptırabiliyordu.
“Ne yapacaksın?” Adrian küçük bir çocuk gibi ona bakıyordu. Bütün cesareti ve kendini beğenmişliği sanki onu terk etmişti.
“Ah, seni böyle göreceğimi hiç düşünmemiştim. Bu yanını nerede gizliyorsun?” Isabel’in parlayan gözleri adama cesaret vermişti. Demek ki kadın, onu her haliyle sevecekti. Gerçi, daha bilmediği pek çok yanı olduğuna emindi.
“Bunları sana ödeteceğim, sevgilim.” Adrian sıktığı dişlerinin arasından konuşmuştu. Isabel ise uzatmadan elindeki karışımı adama içirmeyi deniyordu.
“Bunu içmelisin.” Adrian ona sorarcasına bakınca açıklamasını yapmıştı; “Güçlendirici bir şey. İskoçya’da yaralanan askerlere içirirler.” Bu masum ve küçük bir yalandı. Bunu, öleceği düşünülen kişilere içiriyor ve acı çekmemesini sağlıyorlardı. Isabel biraz geri çekilip, Adrian’da başını kaldırınca içmesine yardımcı olmuştu.
“Bu çok kötü tadıyor.” Yüzünü buruşturduktan sonra geri kalanını da içti. “İçinde ne olduğunu merak ediyorum.” Adrian’ın sesi şimdiden uyuşuk çıkıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı Kurban
Romantizm-Bana aşık olabilir misin? -Asla. -Ben de öyle düşünmüştüm, sevgilim. Sanırım ben de sana 'asla' aşık olmayacağım. -...