5. Bölüm

14.3K 648 35
                                    

“Leydim, artık kalkmalısınız. Yoksa gözleriniz şişecek.” Adını hala bilmediği bir hizmetçi onu dürterken nasıl rahat uyuyabilirdi ki?

“Kalkıyorum, bana dokunmayı kes.” Isabel kendini bugün o kadar huysuz hissediyordu ki, neredeyse kimse umurunda değildi.

“Pe-pekala efendim.” Küçük kız, kırılmış gibiydi. Isabel ona bir süre baktıktan sonra umursamamayı seçti.

“Kahvaltı yapmak istiyorum.” Dediğinde bakışlarını kıza dikmişti. O da ne demeye çalıştığını anlayarak, odayı hemen terk etmişti. Isabel ise bir süre aynada kendine baktıktan sonra giyindi. Her gördüğü kişiyle kavga etmek, sinirini çıkartmak istiyordu. Ama bu sinir nedendi? Sırf, Adrian onunla yatmadı diye böyle düşünüyor olamazdı. Hayır, kesinlikle bundan değildi! Adrian’ın ona dokunmasına izin vermişti. İşte siniri bu yüzdendi.

“Kendime daha ne kadar yalan söyleyebilirim ki?” diye mırıldanmıştı kendi kendine. Haklıydı da, daha fazla yalan söyleyemezdi. Açıkça ona olan ilgisinden haberi vardı, Adrian’da ona ilgi duyuyordu. Bu normal bir şeydi. Sadece ikisini de aynı anda vurmuştu. Dikkat çeken, ilgi duymasını sağlayan buydu işte. Daha fazla onu düşünmeyeceğine karar verdikten sonra aşağı inmiş ve kahvaltı yapmak için masaya oturmuştu. Adrian ortalıkta görünmüyor, sesi gelmiyordu. Nerede olabilirdi? Seksi bir kadınla yataktadır, diye düşündü. İçindeki sesi dinlememeliydi. Adrian, açıkça eski karısına ihanet etmeyeceğini söylemişti. Eğer onu istemiyorsa, başka bir kadını da istemezdi.

“Sonun uyanmışsın.” Adamın sesi onu düşüncelerinden çıkarıp, gerçek hayata döndürmüştü.

“Evet, uyandım.” Sesi mırıltı halinde çıksa da kendinden emin bir şekilde söylemişti kelimelerini. Ama ona bakmak yerine, karşısında duran vazoya bakıyordu. Değişik bir şekli ve modeli vardı. Daha önce bundan bir tane daha görmüştü. Ama yakından incelemeye ne vakti ne de izni olmamıştı. Belki bir ara bunu inceleyebilirdi.

“Şu, karşıda ki vazoyu sen mi aldın?” Isabel merakına yenik düşmüş ve sormuştu. Bu adamın böyle bir zevki olacağına inanmıyordu. Geldiğinden beri evin çok güzel düzenlendiğini fark etmişti. Evin her yerinde bulunan küçük eşyalar, eve farklı bir hava katıyordu. Sanki, bir kraliçenin zevkine göre düzenlenmişti. Daha çok altın rengi ve siyah kullanılmış olmasına rağmen, oldukça iç açıcıydı.

“Hayır.” Adrian’ın sesi düz ve katıydı. Isabel’e yasak bir şeye dokunmuş hissi uyandırıyordu. Bir anda, yaptığından o kadar utanmıştı ki yüzündeki kızarıklığın belli olmaması için başını eğmesi gerekmişti.

“Gece, bir baloya gideceğiz. Senin için bir elbise sipariş etmiştim, birazdan gelecektir. Onu giyeceksin. Dediklerim haricinde bir şey yaparsan, senin yerine yanıma başkasını alırım.” Adrian, ona bakmadan bunları söylemiş ve orayı terk etmişti. Kadını orda bırakıp gitmesi küstahçaydı. Özellikle lafları, onu incitmişti.

“Tam bir pisliksin!” diye bağırmak istediğini düşündü. Bunları ona söylerse, adam güler ve yakışıklı bir pislik olduğunu söylerdi. Egosu o kadar yüksekti ki, onunla boy ölçüşemezdi.

“Leydim, elbiseniz geldi. Balo ise iki saat sonra, hazırlanmak ister misiniz?” diyen hizmetçi kadının hain planlarına su dökmüş gibi görünüyordu. Isabel, bu kadar az zamanı olduğunu düşünmüyordu. Adrian’ı meraktan çıldırtmayı düşünüyordu. Aynı zamanda buradan kaçıp, uzaklaşmayı. Belki onu bulamazsa endişelenebilirdi.

“Pekala, geliyorum.” Merdivenlerden o kadar yavaş çıkıyordu ki, biri onu sürüklese daha hızlı olabilirdi. Sonunda odaya ulaştığında, yatağına bakıp geceyi hatırlamıştı. Adrian, o gece yüzünden pişman olmuştu! O yüzden ona soğuk davranıyor, yüzüne bakmıyordu. Bu düşünce kadının omuzlarına bir yük gibi oturmuştu. Kendini hasta ve iğrenç biri gibi hissetmesini sağlayan düşünceler, elbiseyi gördüğünde daha da artmıştı. Elbise, altın sarısıydı. Evin her odasında bulunan renk gibi. Onun, evine uygun olmasını mı istemişti? Ya da, evden aldığı bir eşya gibi olmasını. Bu düşünce kadını sinirlendirse de, aldırmadı. Eğer bu gece biraz eğlenmezse, buradan kesinlikle kaçacaktı.

Tatlı KurbanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin