14. Bölüm

9.9K 507 1
                                    

“Birileri uyanmamak için tüm gücüyle mi savaşıyor?” Adrian, onunla oynarken yatakta kıpırdanmasından hoşlanmıştı. Kadını dün yormuş olmalıydı. Olaylar o kadar üst üste gelmişti ki onu bugün yataktan çıkarmayı düşünmüyordu. Kahvaltıyı odaya getirdiğinde kadın hala uyuyordu. Bir şeyler yemesi için uyanması gerekiyordu.

“Uyumak istiyorum.” Isabel huzursuzca kıpırdanıp mırıldandığında Adrian ne yapması gerektiğine karar veremedi. Bir şeyler yedikten sonra tekrar uyuyabilir diye düşünüp onu gıdıklamaya başladı. Kadın, gıdıklanmaktan hoşlanmıyordu ve bu onu kesinlikle uyandırırdı.

“Tanrım, yapma! Kalkacağım tamam!” Isabel bir anda gözlerini açmış ve bağırmaya başlamıştı. Adrian ise cevap vermek yerine kahkaha atmıştı.

“Beni bu şekilde uyandırmamalısın.” Tehdit dolu sesi belli ki adamı korkutamamıştı.

“Yoksa ne yaparsın?” Adrian, kahvaltı tepsisini alıp yatağa yaklaşırken gülümsüyordu.

“Seni yataktan kovarım.” Isabel’in cevabına karşılık, yüzüne sahte bir hüzün yerleştiren Adrian yatağa yerleştiğinde konuşmadan ona bir şeyler yediriyordu. Aradan bir süre geçtikten sonra Isabel hayatında hiç bu kadar yemediğini düşündü.

“Eğer bu kadar yersem, ilerde şişman ve çirkin bir kadın olacağım. Sen de beni beğenmeyeceksin.” Isabel eliyle onu itiyor ve doyduğunu anlatmaya çalışıyordu.

“Bir şeyler yemen gerek ama. Doyduğuna emin misin?” Adrian hala inanmış gibi durmuyordu. Aksine, zayıflıktan ölebileceğini düşünüyordu.

“Acıktığımda bir şeyler yerim.” Isabel saçlarını arkaya attı ve devam etti; “Bugün ne yapacağız?”

“Sen uyuyacak ve yataktan çıkmayacaksın.” Adrian’ın cevabı sertti. Bunu yapmazsa, onu odaya kilitleyeceğini anlatmaya çalışıyordu.

“Sen ne yapacaksın?” Isabel, itiraz etmemişti. Ama onun ne yapacağını da merak ediyordu.

“Kraliçenin yanına gideceğim. Luke ve kraliçenin adamları, Acair ve adamlarını dün gece yakalayıp saraya götürdü. Gidip konuşmam gerekiyor. Eğer kraliçe beni sevmeseydi dün bizde orada olacaktık.” Adrian’ın sözleriyle dün geceyi hatırlayan kadının yanakları kıpkırmızı olmuştu. Eğer gitselerdi, bunlar olmayacaktı.

“O zaman iyi ki gitmemişiz.” Isabel cevabının farkına sonradan varsa da Adrian çoktan kahkahayı patlatmıştı.

“Burada kalmamı istiyorsan, sen de gitmeyeceksin!” Isabel, onun yakasına yapışmış ve sıkıca tutmaya başlamıştı.

“Gitmem gerek, sevgilim. Ama sen buradan çıkmayacaksın. Kapıyı kilitleyeceğim ve hizmetlilere de saat başı yiyebileceğin bir şeyler getirmelerini söyleyeceğim.” Adrian ayağa kalkıp kapıya ilerlediğinde ondan cevap bekliyordu.

“Ah, pekala. Luke’u gönderebilir misin? Belki biz eğlenebiliriz.” Isabel, şeytani cevabıyla  adamı kışkırttığının farkındaydı.

“Hayır! Gelemez. Onunla bir şeyler yapmayacaksın.” Isabel’in yanına yaklaşıp, ellerini saçlarına daldırdığında sakinleşmeyi bekledi. “Onun sana olan ilgisinin farkında değil misin?” Adrian o kadar ciddi görünüyordu ki kahkaha atma sırası Isabel’deydi.

“Evet, farkındayım. Ama bu oldukça sevimli.” Isabel parmaklarıyla onun yüzüne dokunmuştu. “Sen kalmak istemediğine göre, bütün gün tek başıma sıkılırım. Onunla vakit geçirsem ne olacak ki?” Masum bakışları ve sesinin kısık tonu Adrian’ı ikna etmişti.

“Kahretsin, tamam! Kalıyorum.” Adrian kapıya yönelmiş ve hızlıca ilerlemişti. Kapıyı kilitleyip anahtarı bir köşeye fırlattıktan sonra şeytani bir gülüşle kadına döndü.

Tatlı KurbanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin