Saat 5 civarı olmuştu. Üstümdeki yorgunluğu atmak için bir kahve aldım ve kafeden çıktım. Park alanına yavaş yavaş giderken Jimin ve Taehyung'u görmüştüm. Yüzümü ekşitip görmezden geldim ve arabama bindim. Yavaş yavaş kahvemi yudumlarken bir anda çalışanlardan biri camı tıktıklamıştı. Ona dönüp camı açtım. "Hyujin?"
"Hyung, Jungkook bunu unutmuş." Hırkasını uzatmıştı. "Jungkook ile yakın görünüyorsun, ona verirsin diye düşündüm."
Gülümsedim. "Tamam, veririm. Dikkatli git evine."
O da tebessüm etmiş ve gitmişti. Jungkook'un yanına gidecektim, doğru ya. Aklımdan çıkmıştı. Kahvemi hızlıca içip daha sonra çöpe atmak için kenara koydum. Kısa sürede Jungkook'un evine geldiğimde arabayı park ettim ve hırkasınıda alıp indim. Onun sürekli simsiyah giyinmesi ancak kişiliğinin -her ne kadar belli etmesede- utangaç ve sevimli olması çok tatlıydı.
Zile basıp açmasını bekledim. Uyuyor muydu ki? Bir süre sonra üstündeki sevimli pijamalarla ve dağınık saçlarıyla kapıyı açmıştı. Zile bastığım için uyandırmıştım sanırım. "Tünaydın."
Mırıltılar çıkardı ve benim içeri girmemi beklemeden elini yüzünü yıkamak için lavaboya gitti. Onun bu hâline gülerek içeri girdim ve lavabodan çıkmasını bekledim. Bir yandan da evi inceliyordum. Beyaz ve gri renk baskın kalarak evi klaslastırmıştı. Birden bire izledindiğimi hissederek arkamı döndüm. Lavabodan çıkmış beni öylece izliyordu.
Yeni uyandığı için üstündeki şapşallık hâlâ gitmemişti. "Akşam yemeğini yedin mi?" Başını olumsuz anlamda sallamıştı. Bu sevimliliğine karşılık saçlarını karıştırmış ve kızarmasını sağlamıştım. "Ben de yemedim, sipariş edelim o zaman."
Bana birkaç adım atıp aramızdaki arayı kapatmıştı. "Ne yiyeceğiz?"
Dudakları yakından daha tatlı gözüküyordu. "Ne yemek istersin?"
Dudaklarına baktığımı fark ettiğinde sırıtmış ve dudaklarımızı birleştirmişti. Böyle bir şey yapacağını beklemediğim için şaşırmıştım. Dudaklarını hiç haraket ettirmiyor, masum bir öpücük olmasını sağlıyordu. Ellerimi beline yerleştirip bana daha da yaklaşmasını sağladığımda dudaklarımızı sesli bir şekilde ayırmıştı.
Benden uzaklaşıp salon olduğunu tahmin ettiğim odaya gitti. "Kuzu şiş yiyelim."
~♧~
Yemeğimizi yedikten sonra çöplerimizi atıp salona geri gelmiştik. İkimizde öylece sessiz bir şekilde oturuyorduk, bugün fazlaca utangaçlığı üstündeydi. Nedense bir anormal gelmişti bu tavrı. "Şimdi iyisin değil mi?"
Başıyla beni onayladı. "İyiyim, işten erken çıkmama izin verdiğin için teşekkür ederim."
Güldüm. "Bugün nedense bana karşı bir utangaç ve naziksin. Özel bir nedeni mi var?"
Dediğim şeye şaşırmış gibiydi. "Herzaman ki hâlim."
Hiç sanmıyorum. Genelde bana karşı hırçın oluyordu. "Başına taş falan mı düştü ya?"
"Ne demek istiyorsun? Ben de bir insanım falan ya hani, iyi davranan birine doğal olarak ben de iyi davranıyorum."
Doğru ya, şu sıralar ona sataşmıyordum. Ağladığı zaman da yanındaydım, bundan etkilenmiş olmalı. "Sanırım yanlış anladım." Tebessüm etmiş ve sessizliğini tekrardan sürdürmeye başlamıştı. Konuşmasını sağlamak adına sessizliği bozdum. "Dışarı mı çıksak?"
Gözleri parlamıştı. "Nereye gideceğiz?"
"Aslında içki içmek için kafe tarzı bir yere gideriz diye düşünmüştüm." Umarım onu sarhoş edip, düzmek istediğimi falan sanmaz.
"Bana uyar."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
BU FOTOĞRAFI BU SABAH GÖRDÜM ŞAKA MAKA KAFAYI YEDİM HAZIR SARMAŞ DOLAŞKEN SEVİŞİN BİDE YOONKOOK BABALARIM