Rengarenk plastik askıların art arda birbirine çarpması, metallerinin askılıkta gıcırdaması ve kıyafetlerin pütürlü sesi vardı odada.
Gün yeni doğmuş gibi tül perdelerden sızıp yatakta bezmiş bir şekilde yatan kızın gözlerini ağrıtıyordu. Siyah saçları yatak çarşaflarının her tarafına saçılmış, lavanta rengiyle tatlı bir uyum yakalamışlardı.
"Sen hâlâ giyiniyor musun?" Bir eli karnında öylece duruyor, bir eli de gözlerinin önüne siper olmuş. Dikkat çekmeyen bir heykel gibi kendisi. Sesi bile duyulmuyor muhattabı tarafından.
"Ya sen de ne aceleci çıktın ha! Bekle diyorum güzelim, aldığım şu şahane eteğin üstüne, kolları fırfırlı penyemi arıyorum." Dolabın içine kadar soktuğu kafasından dolayı sesler geniş dolabın içinde ekolanıp Kuzgun'a öyle ulaşıyordu ancak.
Siyah, zeytini andıran, küçük gözlerini kaplayan güneşin yakıcı ışıklarından sakınmak üzere boynunu doğrulttu, kamaşan gözleriyle kalçalarını gözler önüne sermiş kızın çıplak bir şekilde kıyafet aramasına dikti bakışlarını. Ama tekrardan bakınca yanakları ateşe tutulmuş gibi sıcakladı. Taze sırtına yapışmış gibi duran kopçayla bakıştılar bir süre. Serçe'nin çiçekli külodundan bahsetmiyorum bile.
"Sen çıplaksın!" Yatağın üstünde alaz taraz kıyafetlerden birini eline geçirip saçlarını dağınıkça toplamış sarışın kızın sırtına doğru attı.
"Tabii ki de çıplak olacağım, ya ne yapacaktım kıyafet değiştirirken?" Sırtından kayıp yerdeki dağınıklıkta yerini almış kıyafeti avcuna dolayıp surat asmakta olan kızın yüzüne fırlattı sertçe.
Bir anlık, Serçe'nin dantelli sütyenini dolduran göğüslerine takılmış olsa da gözleri, hemen ardından suratında patlayan kıyafet bombasıyla yüzü buruşmuştu. Serçe umursamazca işine döndüğündeyse bir çocuk eli gibi kalmış ellerini göğüslerinin olması gerektiği yere çıkardı.
Bir tahta kadar sert ve bir o kadar da düzdü göğüsleri. Daha on beş yaşındalardı, Serçe'nin o kadar güzel memelere sahip olması doğru muydu yoksa kendisi mi hatalı üründü? Evet, annesi olsa kesinlikle bunu derdi Kuzgun'a.
Hatalı ürün."İşte bulduuum." Bir serçe gibi şakıyıp, bu Kuzgun için tam bir işkenceydi, yakalı örme tişörtü geçirdi üstüne. Altına da daha bir saat önce aldığı ve etiketi arkasından sarkan eteği, dengesini sağlayamadan giydi. Sırf aldığı kıyafetleri göstermek için çağırmıştı Kuzgun'u. Pekâlâ da dedikoduları vardı tabii.
Topuklarının üzerinde makyaj masasına doğru döndüğünde elleri saçlarındaki kıskaçlı tokayı kavradı, çekip aldı bulunduğu yerden. Zaten gevşekti, her an düşecek gibi dururdu. Onu düşmenin eşiğindeki araftan kurtarmıştı yalnızca Serçe.
"Çok güzel olacağımı biliyordum." Eteğinin yumuşacık kadifesinde avuçlarını gezdiriyor bir yandan da aynada oluşan görüntüyü izliyordu hayran hayran. Bir de makyaj yaptımı işte o zaman tamamdı Serçe'ye göre.
"Sen ve senin büyük egon. Aloooo Serçe'yi göremiyoruuuum, çekil aradaaan!" İkisinin de gözleri yuvarlanırken Kuzgun sırtını yatağın ısınmış çarşaflarına bıraktı yeniden. Yine Serçe'nin ego tatmini için bir yemdi. O her zaman avdı.
"Hadi amaa, bana iltifat etmeyecek misin? Oysaki ben sana okulda olan son gelişmeleri anlatacaktım." Cilveli cilveli konuşup Kuzgun'un yattığı yerin hemen yanına oturup sırıttı inci dişlerini göstere göstere.
"Gıybet desene sen şuna. Peh, bir de gelişme diyor."
"Güzel olduğumu kabul et." Beyaz, ince bileklerinden kayan cizgili kumaştan çoraplarını çekiştirip ayağa kalktı Serçe. Oradan oraya bir konuyor bir havalanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
13
Short StoryBir kitap var. Bu kitabın sayfalarında ise ince ince işlenmiş vücut parçaları. Ben senin güzel ciltli, parlak sayfalı kitabını kaybettim; sen de benim buruşuk, eski püskü kitabımdan tek bir sayfa çaldın. Kalbimin olduğu sayfa, kitabınla beraber kayb...