Süpriiiiiiiiz! Biz geldik bebeklerim, nasılsınız?İyi okumalar aşklarım♡
JİMİN
Güneşli bir Busan sabahına açtım acıyan gözlerimi. Kaç saat uyumuştum, hiç bilmiyordum. İki mi? Belki de üç.
Uyuyamıyordum. Asla vezgeçemeyeceğimi düşündüğüm uyku bile lüks olmuştu artık benim için. Düşünmekten yorulup bithap düştüğümde uyuyakalıyordum sadece ve o da yalnızca birkaç saat sürüyor, sonra yeniden uyanıyordum. Son üç gündür alışmıştım artık bu döngüye.
Zaman herşeyin ilacıdır derlerdi hep. Ben de zaman geçsin, acım biraz olsun dinsin diye uyumaya çalışıyordum ama bunu bile beceremiyordum. Çünkü zaman geçtikçe yaralarım daha çok kanıyordu. Kabuk tutmak yerine daha fazla kan sızdırıyordu ve ben yavaş yavaş kan kaybından öldüğümü hissediyordum.
Yaşanılan onca şeyin altında öyle bir ezilmiştim ki, kurtulamıyordum bu enkazdan. İyileşmeye çabalamak için bile gücüm yoktu. Parmağımı oynatmaya gücüm yoktu benim.
Kim Taehyung'du benim katilim.
Beni yıllarca yavaşça, hissettirmeden kendi elleriyle zehirlemişti. Ölümümü öyle kusursuz hazırlamıştı ki, adım adım karanlık bir sonsuzluğa çekildiğimi hissetmemiştim bile. Ve şu an o yolun sonundaydım işte.
Hiç acımamıştı bana. Beni kendine kurban olarak seçerken, beni sevdiğini söylerken, tatlı yalanlarını sıralarken, bana dokunurken, beni öperken hiç ama hiç acımamıştı.
Ne yapıyordu şimdi? Dönmüş müydü Amerikadan? Aramış mıydı hiç beni? Ulaşmaya çalışmış mıydı? Hoseok hyunga sormuş muydu mesela nerede olduğumu, sanki çok umrundaymışım gibi? Üç gündür kapalıydı telefonum ve hayattan soyutlamıştım kendimi. Bu yüzden hiçbir şeyden haberim yoktu.
Evlenmemize beş gün vardı. Elbetteki ki bu yüzden aramış olmalıydı. Çünkü kusursuz bir sevgili gibi herşeyle ilgileniyordu. Yokluğunda düğünün aksamaması için elinden gelen herşeyi yapıyordu.
Tanrım, düğüne sadece beş gün kalmıştı ve bu aklıma geldikçe saçlarımı yolmak istiyordum. Ben bu adamla neredeyse evlenecektim. Kardeşine takık, hasta bir adamla...
Belkide herşeyden haberi vardı. Daha en başından beri biliyordu tüm gerçeği. Jungkook'un bana olan ilgisini hissedip seçmişti beni. Tıpkı Soyeon'u elinden aldığı gibi beni de almıştı onun elinden ve böylece onu yine kimseyle paylaşmak zorunda kalmamıştı.
Fakat neden uzatmıştı bunu bunca yıl? Madem hala Jungkook'a aşık, o zaman neden bir yerden sonra son vermemişti oyunununa ve benimle evlenmek istemiş, işleri bu noktaya kadar getirmişti? Üstelik düğünü öne alabilmek için de elinden geleni yapmıştı. Neden?
Binlerce soru vardı zihnimde. Binlerce içinden çıkılmaz çukur. Neden diye düşünmekten yorulmuştum artık. Tükenmiştim.
Gerçeği öğrenmiş miydi? Bana ulaşamadığında bir terslik olduğunu anlayıp planının suya düştüğünü farketmiş miydi? Benimle yüzleşmeye hazır mıydı? İkna mı edecekti yoksa inkar mı? Peki ya Jungkook? Onunla karşı karşıya gelmiş miydi?
Ah, Jungkook...
Çok özlüyordum onu. Öyle çok özlüyordum ki, vücudum sancıyordu. Ruhum acıyordu. Her bir hücrem isyan ediyordu yokluğuna. Tıpkı bir uyuşturucu gibi sızmıştı her yerime ve ben yoksunluk çekiyordum. Nasıl anlatabilirdim ki bunu başka, nasıl tarif edebilirdim, bilmiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Charm | Jikook
Fanfiction"Hadi ama Jimin" dedi bana biraz daha yaklaşarak. "Bu kadar büyütme. Sadece abimin biricik nişanlısına tebrikler öpücüğü vermek istedim." Tekrar dibime girdi ve gözlerini fütursuzca gözlerime dikerek son sözünü söyledi, "Ve bilirsin ki ben istediği...