8- Nefret

25.5K 2.5K 4.8K
                                    




Jungkook's House
15.02.2020

"Hoşgeldiniz bay Kim. Ben de sizi bekliyordum."

Karşımda öylesine küstah, öylesine vurdumduymaz bir adam vardı ki, pişkinliği karşısında artık şaşıramıyordum bile. Beni artık şaşırtamıyordu çünkü Kim Jungkook gerçekten de iflaz olmaz bir şerefsizdi.

İçeri geçmem için açtığı kapıya doğru yürüyerek onu omzundan sertçe itmiş, evin salonu olduğunu düşündüğüm yere uzun holü aşarak ilerlemiştim. Ona olan sinirim, her zamanki ukala tavrını görünce daha da büyümüş, ellerimdeki titreme çoğalmıştı. Gözüm seyiriyor, kalbim çok hızlı atıyordu çünkü o güzel suratını dağıtma isteğim tavan yapmıştı ve bunun için sabırsızlanıyordum.

Salonun tam ortasında durup arkamı döndüğümde, kapı pervazına yaslanmış, kollarını da çıplak ve dövmeli göğsünde bağlamış olduğunu gördüm. Buraya neden geldiğimi çok iyi biliyordu. Yarattığı yıkımın farkındaydı ve eminimki şu an oldukça da keyifliydi. Ama ben onun keyfini az sonra kaçıracaktım.

Ben, konuşsam mı yoksa yumruğu yüzüne çaksam mı diye düşünürken, onun da konuşmam için bana tanıdığı beş-altı saniyelik süreden sonra istediğini alamayıp konuşmayı kendi başlatmıştı.

"Beni özlemeden duramıyorsun değil mi?" Diye sorup alayla tek kaşını kaldırdı. Bu adam gerçekten bana aklımı kaçırtacaktı. Çok az kalmıştı. Çok çok az.

"Şu haline bak" diye kıkırdayıp alayına devam etti hemen. "Sevgilinin sıcak koynundan kalkıp, kargaların bile uyanmadığı bir saatte kapıma dayanıyorsun. Cidden.. gözlerim yaşarıyor Jimin-ah."

Tanrım sen bana sabır ver diyerek derin bir nefes çektim ciğerlerime. Onun bu lafları beni delirtmek için söylediğini çok iyi biliyordum. Oyunlara bayılıyordu ama bu defa ona istediğini vermeyecektim.

"Saçmalamayı kes seni Allah'ın cezası" diyerek adeta kükremiş, ona doğru birkaç adım daha atmıştım. Artık susmak yoktu. En başından beri yapmam gerekeni yapıp onu sorgulayacaktım ve istediğim cevapları almadan bu siktiğimin evinden çıkmayacaktım.

"Sıkıldım senin bu laf cambazlıklarından" diyerek iğrentiyle yüzüne baktım. "Lanet oyunları bir kenara bırak artık Jungkook ve bana asıl amacını söyle."

Dediğim şeyle yüzündeki o gülüş hafifçe solar gibi olduğunda, bu konunun üzerine gitme kararımdan emin oldum.

"Ortada bir oyun yok" dedi kendinden emin çıkan sesiyle. "Oyun oynadığımı sana düşündüren ne?"

"Hah" diye bir ses çıktı istemsizce dudaklarımdan. Ortada oyun yokmuş. Buna neremle gülmeliyim ben şimdi?

"En başından beri hepimizle oynuyorsun sen Jungkook. Seni yıllardır tanıyorum. Yıllardır." Dedim üstüne basa basa. "Şirkete geldiğim günden beri, tam dört yıldır neredeyse hergün yüzünü gördüğüm bir adamsın sen. Benden hiçbir zaman haz etmediğini biliyorum. Abinle birlikte olmaya başladığımızdan beri bana da tıpkı ona baktığın gibi nefretle baktın hep, ama sonra artık kafanda ne kurduysan, tam da nişanımızın olduğu gecede benimle bir şeyler yaşamak istedin ve bu tamamen tesadüf öyle mi?" Dedim düşündüklerimi ilk kez onun önüne dökerken. Onunla ilk kez bu kadar uzun cümlelerle konuşuyordum. Ve konuşacaklarım daha bitmemişti. Onun ağzından bizzat duyacaktım amacını. Kararlıydım.

"Sahi Jungkook, neden abinden bu kadar nefret ediyorsun söylesene?" Diye devam ettim sözlerime. Bunu Taehyung'la konuştuğumda onunla olan gereksiz rekabeti yüzünden olduğunu söylemişti. Cidden bu kadar mı hırslı biriydi. Bir insanın abisinden nefret etmesi için şirket ya da mevkii kaygısı yeterlimiydi?

Charm | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin