Bölüm XIII: "Saldırı"

254 70 138
                                    

"Şey, pek anlamamış olabilirim." diyerek anlamazlıktan gelmiştim Yota'nın söylediklerini.

Kastettiği şeyin aklımdan geçenler olmasını istemiyordum. Ne kimseyi kırmak, ne de kırılmak istiyordum çünkü. Sanırım ben, aşık olmaktan korkuyordum.

"Öyle olsun. Basayım bari şu düğmeye." deyip buruk bir gülümsemeyle basmıştı kutunun arkasındaki küçük, kırmızı tuşa.

Ding Dong! diye bir ses ve ardından da Prof. Canttle'ın sesini duymuştuk.

"İkinci turun kazananı B grubundan Mr. Smith ve takımı oldu. Tebrikler." deyince bahçeye dönmek üzere kapıya yöneldim.

Fakat birden her yer sallanmaya başladı. Arkamı dönüp Yota'ya baktığım anda koştu ve bana sarıldı.

"Deprem oluyor! Çabuk, çıkalım buradan." dedi.

Sakin görünüyordu, en azından öyle görünmeye çalışıyordu, ama ben kesinlikle değildim!

Saydam olan camlardan bahçenin tamamını görebiliyorduk. Yaklaşık 50 metre uzağımıza düşen meteorumsu cisim, asfaltta 10 metrelik bir çukur oluşturmuştu. Yayılan ışığın oluşturduğu parlaklık gözümüzü kamaştırmıştı.

O sırada Prof. Xavier ve Prof. Canttle'ın da sesi kulaklarımızdaydı.

"Tüm öğrenciler binaları terk etsin! Saldırıya uğradık! En yakın acil çıkışlara koşun, hemen!" dediklerinde şok olmuştuk.

Birbirimize baktık. Beni kollamak için eğildiğinden dolayı, resmen burun burunaydık. Ama o kadar korkmuştuk ki hareket edemiyorduk.

Yer altından bir düzine halinde, dönen matkapları andıran dev nesneler çıkınca nefesimi tuttum. Bunlar okulun ilk günü beni revire taşıyan robotlardı!

Aynı anda birbirimize bakıp, "Saldırı mı?" dedik.

Yota, Japonya'da depremlere alışkın olduğu için başta sakin duruyordu ama bunun bir saldırı olduğunu öğrendiğinde korkusu, göz bebeklerinden bile okunmuştu.

Bizimle birlikte okulda toplam 400 öğrenci, 15 öğretmen ve 5 personel vardı. Yaklaşık 50 kişi zaten aşağıdaydı.

Sınıflarından can havliyle kaçışan tüm bu öğrencilere baktım. Hepimizin aklındaki tek sorular, 'Kim?' ve 'Neden?'di. Sonra bunun da bir sınav olabileceğini düşünüp rahatlamıştım ki, diğer Profesörlerin de yüzlerindeki ifadeyi görünce tekrar paniğe kapıldım.

Daha önce karşılaşmadığımız bir Profesör bize eliyle acil çıkış kapılarından birini işaret etti. Yota bir an olsun bile kolumu bırakmamıştı. Ben de can havliyle ona sıkı sıkıya tutunmuştum.

Karanlık duvarların eşlik ettiği dik merdivenlerden inerken, etrafa büyük bir sessizlik hakimdi. Herkes tedirgindi. Kimsenin yaralanmamış olmasını umdum. Özellikle de Pierre ve Jeff'in...

Girdiğimiz koridorun, okulun bodrum katının da altına inşa edilmiş bir gizli geçit olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Bu uzun koridoru da sağ salim geçtikten sonra, malum sığınağa gelmiştik.

O kadar büyük bir odaydı ki, gerçi böylesine oda denilmezdi ama... Yine neredeyse her türlü ihtiyacımızı karşılayacak bir yerdi. Tek sorun tuvaletler ve banyolar dışında kapalı bölümlerin olmamasıydı. Yani 420 kişi burada kalacaktık.

Jeff ve Pierre'i görünce rahatlamıştım. Yanıma gelip beni soru yağmuruna tuttular.

Jeff, "İyi misin? Yani, iyi misiniz?" dedi bakışları Yota'nın omzumdaki ellerine kayarken.

Yota bunu fark edince beni bıraktı ve ikimiz de başımızla onayladık. Jeff'in ayağı alçıda olduğundan, buraya kadar gelmesine Pierre yardım etmiş olmalıydı.

"Güvende olduğumuza sevindim. Sizi de yeni bulmuşken kaybetmek istemiyorum." demişti Pierre.

Hâlâ gülümsüyordu, böylesine korkunç bir durumda bile...

Prof. Martin de geldikten sonra sığınağa açılan çelik kapıyı kapattılar. Hepimiz bir açıklama bekliyorduk.

"Değerli öğrencilerim ve meslektaşlarım. Henüz kim ya da kimler tarafından saldırıya uğradığımızı bilmiyoruz lakin güvenlik robotlarımızı, zanlıların tespiti için harekete geçirdik. Tehlike geçene kadar buradan hiç kimse çıkmayacak. Eğer zorunda kalırsak tüm öğrencilerin kendilerini savunmalarını istiyoruz." diye karamsar bir şekilde konuştuğunda, hayal kırıklığımız ve korkumuz iki kat artmıştı.

Bilinmezlik ve ölüm korkusu her yanımızı sarmıştı.

Tüm öğrenciler gruplar halinde bir köşeye çekilmiş, konuşuyorlardı. Öğretmenler ve diğer personellerse bizden en uzak köşede, durum hakkında tartışıyorlardı.

Böyle bir durumda elimizden ne gelecekti ki? Hepimiz, son teknoloji ürünü olan silahlara karşı bireysel olarak savunmasızdık.

Çok gizli bir okul olan C.L. Academia'nın, düşmanları da vardı demek. Ama neden? 400 çocuğun hayatını kim bu şekilde tehlikeye atardı?

Ben bu düşüncelerde kaybolmuşken bizden biraz uzakta duran bir kız kusmuştu. Ah, bir bu eksikti!

Prof. Canttle malzeme dolabından bir paspas ve kova çıkarıp gönüllü öğrencilerden temizleme konusunda yardım istedi. Üzgünüm ama, şu anda kendime bile faydam yok.

O tarafa bakmamaya çalışıyordum çünkü her an ben de yediğim her şeyi dışarıya çıkarabilirdim. Pierre ile aynı anda gözlerimizi yumup arkamızı dönmüş olmalıydık ki Jeff ve Yota'nın kıkırdadığını duydum.

Hâlâ gözlerim kapalıyken Yota'nın sesini işitmiştim.

"Ben temizleyebilirim, Profesör!" demişti.

Yemin ederim, bu çocuk çift kişilikli!

Sığınak Ana Bina'dan çok çok derinde olduğu için sesler net değildi fakat sarsıntıyı az da olsa hissediyorduk. Prof. Martin ve Prof. Quantum kapıya yakın bir yerde hologram gibi gözüken saydam mavi bir görüntüyü izliyorlardı. Mrs. Helena ise kusan kızla ilgileniyordu.

Herkes daha sakin görünüyordu artık.

Derken, kalınlaştıtılmış bir ses efektiyle konuşan birinin sesi duvarlarda yankılandı. Anonsları yapmak için kullanılan alet aracılığıyla konuşuyordu.

"Sonunda sizi bulduk Prof. Dr. Klaus Martin. Bizi ne kadar uğraştırdığınızı bilseniz... Neyse, asıl konuya geleceğim. Ya istediğimiz kişiyi bize verirsiniz ya da hemen şu anda bu okulu havaya uçururuz. Seçim sizin." demiş ve alaycı bir şekilde gülmüştü.

İstedikleri kişi mi?

"Sığınakta olduğunuzu biliyoruz. Ne yazık ki güvenlik sistemini normal yollardan aşamadık. Okulu havaya uçurmak da son şansımız. Beş dakika içinde Toplantı Odası'nda olmayacaksanız, birbirinizle vedalaşın derim. Son dakikalarınızın tadını çıkarın." demiş ve sanki bir şey unutmuş gibi duraksamıştı.

"Ha, bu arada size kimliğimle ilgili küçük bir ipucu vereyim. Ben..." dediği anda mikrofondan cızırtılı sesler yükselmiş ve bir şeyin kırılma sesini duymuştuk.

O sırada koridora açılan kapının da yarım açık olduğunu ve Prof. Martin'in ortalarda görünmediğini fark etmiştim.

***

Selamlar! Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir.

• Sizce bu saldırıyı kim, neden yapmış olabilir?

• Sizce Prof. Martin teslim olmaya mı gitti?

Düşüncelerinizi çok merak ediyor ve önemsiyorum. İki kelime bile olsa ne düşündüğünüzü yazar mısınız? 👉👈

Okuduğun için teşekkür ederim, güzel insan. Kendine iyi bak...

SEÇ YA DA KAYBET (CHOOSE OR LOSE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin