Tokat

2.6K 210 94
                                        

Bir hafta olmuştu burada yaşamaya başlayalı. Sandığım kadar zorlanmamıştım, filmlerde gördüğüm şeyler olmuyordu burada. Her gün kokteylilere gidilmiyor, eve zengin kaprisli insanlar gelmiyor, gayet sakin sıradan bir hayat yaşanıyordu. Bana ayrılan kocaman bir oda vardı, odanın içinde tuvaleti, banyosu, hatta balkonu bile vardı. Bu beni sevindiriyordu çünkü bu evin içinde kendime ait olan başka bir ev varmış gibi hissediyordum. Yemek dışında odadan dışarı çıkmak zorunda kalmıyordum.

Cihangir ile aramızda büyük bir mesafe vardı. Bazen sohbet etmeye çalışıyordu, babamla ilgili şeyler anlatmaya çalışıyordu fakat onu engelliyor, konuşmak istemediğimi söylüyordum. Ne kadar zaman geçerse geçsin onu sevemeyeceğimi düşünmeye başlamıştım. Evet, onun bir suçu yoktu hatta babam kadar da masum bir adamdı fakat o gün gelip emanete yıllar sonra sahip çıkmak istemesi sinirime dokunmuştu. O kadar şey yaşadıktan sonra dalga geçer gibi karşıma geçmesi onun ağzını burnunu dağıtma isteğimi körüklüyordu.

Barış, onunla hiç konuşmuyorduk. Geldiğim günden beri bana nefretle bakıyor, benimle ilgili tek kelime dahi etmiyordu. Beni bu evde istemediğini anlayabiliyordum, ben de çok meraklısı değildim zaten. Cihangir izin verse eski mahalleme, Gökhan'ın yanına dönmeye hazırdım fakat her seferinde beni babamdan vurarak vicdanımla oynuyordu. Bir süre daha burada kalıp Cihangir'in vicdanını rahatlattıktan sonra eski hayatıma geri dönmeyi düşünüyordum. Barış'ın biletimi kesmesi işime gelirdi.

Burada tek sevdiğim insan mutfaktan hiç çıkmayan Sevim ablaydı. O kadar şirin ve tatlı bir insandı ki, sürekli onunla sohbet etmek istiyordum. Bir haftada çok yakın olmuştuk, her hareketime gülüyordu. Elimde olsa gideceğim gün onu da beraberimde götürürdüm, bir ailesi olmadığından burada, Cihangir'in evinde yaşıyordu. Onunda bir odası vardı, benimki kadar iyi bir oda olmayışı sinirlerimi bozuyordu. İnsanları bu şekilde sınıflandıranlardan nefret ediyordum, bir sürü güzel boş oda varken Sevim ablanın küçücük bir odaya tıkılı kalması içime dokunuyordu. Odaları değiştirmeyi bile düşünmüştüm hatta bunu da Sevim ablaya dile getirmiştim fakat o sadece bana gülüp geçmişti.

Korumların çoğuyla da konuşmaya başlamıştım, dışarı pek çıkmadığım ve kimseyle iletişim halinde olmadığım için buradaki insanlarla konuşarak yetinmeye çalışıyordum. Arada korumalardan en samimi olduğum Devran abiyle tavla atıyorduk, beni ilk buraya getirirken bana ters ters bakan adamla bir hafta sonra tavla atacağım söylense bir taraflarımla gülerdim fakat şimdi karşılıklı oturup tavla atıyordum.

İyi kalpli insanlardı, bu evde Barış dışında herkes iyi kalpliydi.

Evdeki insanlara Barış deyince dahi kanları donuyordu, kimse onu sevmiyordu ama mecburiyetten saygı göstermek zorunda kalıyorlardı. Herkese ters davranıyor, soğuk soğuk cevaplar veriyordu. Ben ne kadar samimiysem o da o kadar uzaktı işte.

"Kutay?"mutfak masasına eğilen Sevim ablayı görünce gülümseyerek ona döndüm."Söyle ablam?"

"Kek yaptım kuzum, yer misin?"

"Sen koy masaya karşılıklı yeriz."diye mırıldandım parmaklarımın arasındaki sigarayı dudağıma götürüp içime derin bir nefes çekerken. Sevim abla elimdeki sigaraya yüzünü buruşturup ardından kek tabağını masaya bıraktı ve üzerindeki önlüğün eteğiyle ellerini sildi."İçme şu zehri, ciğerlerine yazık be oğlum."gülümseyerek sigara olmayan elimi ona doğru uzattım ve tombik yanağından bir makas aldım."Bana bir şey olmaz, sen merak etme."dudaklarına sevecen bir gülümseme yerleştirip karşımdaki sandalyeye oturdu ve kaşlarıyla keki işaret etti. Elimdeki bitmeye yaklaşmış sigarayı tablaya bastırıp söndürdükten sonra önümdeki tabaktan bir parça keki alıp ağzıma attım ve çiğnemeye başladım.

Karanlık Cennet | bxb Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin