Bugünün ikinci bölümü diğerini atlamayın lütfen...
İyi okumalar
•
"İtirazım var bu zalim kadere!"
Barış'ın kolunun altındaki Cihangir bağıra bağıra şarkıyı söylerken evin kapısının önüne gelmiştik, Cihangir çok fazla kaçırmıştı. Aynı şey benim için de geçerli olabilirdi çünkü önümde yürüyen iki kişi değil, dört kişi görüyordum.
"İtirazım var bu sonsuz kedere!"Cihangir bir kez daha bağırdığında kapıdaki korumalar şaşkınlıkla Barış'ın kolunun altından onu alarak evin içine soktular. Cihangir'in bu hali öyle komikti ki, eğilerek dizlerimi tuttum ve bir kahkaha patlattım. Kafam çok güzeldi, bu kafayla içimdeki dans etme isteğimi bastıramıyordum. Dans etme fikri aklıma yatmış gibi ellerimi dizlerimden ayırarak doğruldum ve adımlarımı bahçe kapısına yönelttim. Gidip bir mekanda biraz daha içerek dans edecektim. Bahçeden dışarı adımımı henüz atamadan kolumdan birinin tutup beni geri çevirmesiyle başım dönmüştü, hızla yanımdaki bedene tutunarak kısıl gözlerle bana kimin engel olduğuna baktım.
Barış.
Hem de iki tane.
"Ben biriyle zor baş ediyorum."diye mırıldandım karşımdaki ikilinin mavi gözlerine bakarken. Kaşları hafifçe çatılmıştı fakat yüzünde anlamlandıramadığım bir gülümseme vardı. Gözlerinin altı meyhanede olduğundan daha çok kızarmıştı, bu sefer sadece gözleriyle kalmamış yanaklarına da geçmişti kızarıklık. Teni çok hassastı, bu da ona tokat atma isteğimi arttırıyordu. Çünkü yüzü bu haldeyken çok tahrik edici görünüyordu.
Siktir!
"Bırak beni."diye mırıldandım. Bu cümleyi beni bırakmayacağını düşünerek kurmuştum fakat hiç beklemediğim bir şekilde beni bırakınca dengemi sağlayamayıp kalça üstü çimenlerin üzerine yapıştım. Yüzüm acıyla buruşurken elimi acıyan belime attım."Bırak dedin."Barış karşımda suçsuz olduğunu belli etmek istermiş gibi ellerini havaya kaldırınca onun da sarhoş olduğunu anlamıştım, benim kadar değildi ama onun da kafası çakırdı.
"Bırak deyince bırakılır mı?"Barış yüzüme çok garip bir şey söylemişim gibi bakarken çok tatlı görünüyordu. Onun bu hali içimdeki gülme isteğini arttırırken dudaklarımın arasından bir kahkaha kaçtı. Şimdi yüzüme daha da garip bakmaya başlamıştı. Alkol alınca manyak bir deliye dönüşüyordum. Bir kaç saniye sonra Barış kolumdan tutarak beni yerden kaldırdı ve içeriye doğru yürümeye başladı. Bu sefer itiraz etmedim. Kapının önünde duran ve çok garip bir şey görmüş gibi bizi izleyen Devran abiyi görünce bir kez daha güldüm. Yanından geçerken elimi yanağına koyarak sıktım, dudağının üzerindeki bıyığını hafifçe çekerek daha çok güldüm.
"Bıyığına kurban."Devran abi elimi iterek sabır dilenir gibi başını gökyüzüne kaldırdı, kolumu tutan Barış kıkırdayınca hızla ona dönerek gülüşüne baktım. Çok güzel gülüyordu, insanın öpesi geliyordu.
İçeri girdiğimizde Barış beni merdivenlerden zorlukla çıkarttı, her ne kadar kendim çıkabileceğimi söylesem de merdivenlerden yuvarlanma riskine karşı beni o çıkartmaya devam etmişti. Üst kata çıktığımızda kolumu Barış'dan kurtararak kendi odama doğru adımladım ve işaret parmağımla kapıyı gösterdim."Burası benim odam."
"Hayır, burası benim."diye mırıldandı Barış arkamdan. Kısık gözlerimi ona doğru çevirdim mavileri dikkatle yüzümü inceliyordu, kıkırdayarak başımı iki yana salladım."Yoksa seni odama atmamı mı istiyorsun?"kaşları anında çatılırken benim kaşlarım da onunla birlikte çatılmıştı. Bu sefer işaret parmağımı ona doğru uzatıp iki yana salladım."Olmaz."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Cennet | bxb
Teen Fiction"Meleğe benziyordu, karanlık bir cennetten düşmüş meleğe." küfür, argo, şiddet içerir.