Oyun

1.7K 151 99
                                    

Tenimi delip geçecekmiş gibi hissettiğim soğukla vücudum titrerken sızlayan gözlerimi zorlukla araladım ve omzuma düşmüş olan başımı ağır bir şekilde kaldırdım. Her yanım öyle çok ağrıyordu ki, sanki üzerimden bir yük kamyonu geçmişti. Ellerimi hareketlendirmek istediğimde oturduğum sandalyenin arkasına bağlı olduklarını farkettim. Kuruyan boğazıma yüzümü buruşturarak olduğum yeri anlayabilmek için etrafa göz gezdirdim. Başımda dikilen iri yarı iki adamı görünce dudaklarımın arasından derin bir nefes verdim. Büyük, soğuk bir deponun ortasındaydım, deponun kenarları kocaman varillerle doluydu. Gözlerimi kısarak bir şeyleri idrak etmeye çalıştım, kendime biraz düşünmek için zaman verdiğimde aklıma gelen görüntüler ile gözlerimi kocaman açtım.

Kaçırılmıştım.

Bakışlarım tam karşıya odaklandığında bana sırıtarak bakan adamı gördüm. Üzerinde uzun, siyah bir palto vardı. Cihangir'in yaşlarında görünüyordu, Zeynel denen herif bu olmalıydı. Boğazımdaki kuruluğun geçmesini umarak yutkunduğum sırada Zeynel bana doğru kaç adım daha atarak tam önümde durdu. Kahvelerimi gözlerinden ayırmamaya çalışıyordum, ondan korktuğumu, hatta beni bırakması için ona yalvaracağımı düşünüyorsa düşünmeye devam edebilirdi çünkü ne ondan korkuyordum, ne de beni bırakması için yalvarırdım.

"Günaydın."diye mırıldandı. Yüzündeki iğrenç sırıtış asla silinmiyordu ve sanki o da bana inatmış gibi simsiyah gözlerini kahvelerimden hiç ayırmıyordu. Dudaklarıma onun gibi sahte bir sırıtış yerleştirdim."Rahat uyuyabildin mi?"o böyle söyleyince boynumdaki ve belimdeki kemikler sızlamıştı, yüzümü buruşturmamak için kendimle büyük bir savaş vermiştim ve nihayet o savaşı kazanarak yüzümdeki sırıtışı bozmamıştım.

"Çok."dedim hiç bir duygu barındırmayan sesimle. Sırıtışı daha da büyüdü."Yakında çok daha rahat edebileceğin sonsuz bir uykuya dalacaksın."diye fısıldadı tehlike kokan sesiyle, yüzümü bir saniye bile yüzünden ayırmadan sırıtmaya devam ettim. Umrumda değildi. Bu zamana kadar ölüm hiç bir zaman umrumda olmamıştı. Çünkü kaybedeceğim, çekineceğim, arkamda bırakacağım kimsem olmamıştı. Yine yoktu.

Barış, o vardı ama artık ona da inanıp inanmayacağımı şaşırmıştım.

Dilimi köpek dişlerimin üzerinde gezdirirken başımı olumlu anlamda salladım. Her ne kadar onun karşısında savunmasız olsam da, ona boyun eğmeyecektim.

"İyi edersin, ihtiyacım olan şey tam da bu."diye konuştum korkusuzca. Yanımızda duran iki adamın şaşkınlığını hissedebiliyordum fakat karşımda duran siyah gözlü adamın yüzünde bir mimik dahi bile oynamıyordu. Yüzümüzü aynı hizaya getirebilmek için biraz daha eğildiğinde gerilsem de bakışlarımı yüzünden ayırmadım. Yüzündeki kırışıklar yakınlaşınca kendini daha çok belli etmişti."Babana çok benziyorsun."duyduğum cümle ile sinir kat sayım artarken alt dudağımı dişledim, şimdi sinirden sırıtıyordum.

Bu kadar olaydan sonra çıkardığım tek bir şey vardı. O da babamın ölmeden önce benden gizlediği bir hayatı olduğuydu. Çünkü bu insanların hepsi babamı çok yakından tanıyormuş gibi davranırken ben hiç birini tanımıyordum.

"Ne babaymış amına koyayım herkes tutturmuş bir baba."dudaklarının arasından bir nefes vererek doğruldu ve ellerini arkasında birleştirerek oturduğum sandalyenin etrafında dolanmaya başladı. Yüzümdeki sırıtış hâlâ silinmemişti, ona yenik düşmüşüm gibi düşünmesini asla istemiyordum."Her neyse şu an mezardaki herifin arkasından konuşmayalım, günümüzden bahsedelim."alt dudağımı dişleyerek başımı salladım. Onun konuşmasını beklerken deponun kapısından içeri giren, elleri ceplerinde sarı saçlı adamı görünce dudaklarımı şaşkınlıkla araladım.

Karanlık Cennet | bxb Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin