Dudaklarımın arasındaki sigaranının dumanını içime çekerken, ciğerlerime dolan zehrin beni bir kez daha ne kadar iyi hissettirdiğini farketmiş oldum. Dudaklarımı aralayarak dumanın havada ahenkle dans etmesine izin verdim. Yukarıya doğru ilerleyen, bir süre sonra kaybolan dumanları izlerken gözüm gökyüzüne kaydı. Hava kapalıydı, büyük ihtimalle geceye doğru yağmur yağacaktı. Dudaklarımın arasından sıkıntılı bir nefes verip umutsuzca omuzlarımı düşürdüm.
Çok küçük yaşlardayken yağmurun yağmasını çok isterdim, yağmurda yürümek, ıslanmak çok hoşuma giderdi fakat şu an hoşuma giden en son şey bile değildi. Sokakta kalan insanlar ıslanacaktı, sabaha kadar soğuktan gözlerine bir gram uyku girmeyecekti. Küçükken bunların farkında değildim çünkü soğuk bir kaldırım taşına karton sererek üzerinde uyumanın ne demek olduğunu bilmiyordum. Hayat öyle acımasızdı ki, daha on dört yaşımdayken bana bunu öğretmişti.
Soğuktan ağlayarak, vücudum deli gibi titrerken uyumaya çalışmanın ne demek olduğunu çok zalimce öğretmişti.
"Siktiğimin ev sahibi!"burnundan soluyarak yanımdaki kaldırım taşına çöken Gökhan'a kaşlarımı çatarak baktım. Öyle öfkeli görünüyordu ki, dokunsam bana saldıracak gibiydi."Ne dedi yine?"
"Evden çıkın dedi, başka ne diyecek puşt!"diye bağırdığında alt dudağımı dişlerimin arasına alıp sağ dizimi öfkeyle sallamaya başladım.
Son günlerde tüm aksilikler bizi bulmuştu. İşten kovulmuştum ve Gökhan'ın çalıştığı yerden aldığı para ikimizin geçimini sağlamaya yetmiyordu. Üç aylık kira, iki aylık elektrik faturası birikmiş, kapıda öylece bizi bekliyorlardı fakat cebimizde beş kuruş dahi yoktu. Ev sahibine iş bulur bulmaz hepsini tamamlayacağımızı söylesek de bizi dinlemiyor, her gün evi boşaltmazsak polis çağıracağına dair tehditler savuruyordu.
"Git konuş şu adamla, Kutay."diyerek eliyle apartmanın olduğu yeri gösterince parmaklarımın arasındaki sigarayı dudaklarıma götürerek son bir fırt çektim ve sigarayı yere atıp ayakkabımın ucuyla söndürdüm. Oturduğum yerden hızlı bir şekilde kalkıp burnumu çektim ve apartmandan çıkmış, etrafını süzen ev sahibine ters bir bakış attım."Bizi arıyor kesin."dedi Gökhan benim gibi ayaklanarak.
"Ne laftan anlamaz herif lan bu!"tam adımlarımı apartmana doğru atıyorken arkamdan ismimin telaffuz edilmesiyle kaşlarımı çatıp oraya döndüm. Aşağı mahalle oturan ufaklık bana doğru nefes nefese koştururken kaşlarım daha da çatıldı."Sakin ol oğlum."diyerek önümde nefes nefese kalmış olan çocuğun omzunu sıktım."Ne oldu?"diye merakla atladı hemen yanımdaki Gökhan. Çocuk bir kaç saniye nefesini düzene soktuktan sonra eliyle beni işaret etti."Siyah bir arabayla takım elbiseli adamlar geldi, Kutay abiyi soruyorlar."
"Beni mi?"dedim şaşkınlıkla, çocuk hızla başını salladı. Bakışlarımı Gökhan'a çevirdiğimde o da kaşlarını kaldırmış bana bakıyordu.
Kesin bir haltlar yemiştim de o yüzden beni soruyorlardı, yoksa benim takım elbiseli adamlarla ne işim olurdu ki?
"Ben bir bakıp geleyim."
"Ben de geleyim seninle."
"Gerek yok, sen şu herifle ilgilen."bakışlarımla arkamdaki apartmanı işaret ettiğimde Gökhan dudaklarını birbirine bastırarak ters bir şekilde oraya baktı ve ardından tedirginlikle bana döndü. Daha önce böyle bir şeyle karşılaşmadığımız için korkmuştu sanırım."Mahalledeyiz zaten oğlum, bir sıkıntı olursa çocuklar yardım ederler."diyerek onu rahatlatmaya çalıştım. Başını sallayarak sırtıma bir kaç kez vurdu ve ev sahibinin olduğu yere doğru ilerlemeye başladı, ben de yanımdaki çocukla bahsettiği arabanın yanına doğru ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Cennet | bxb
Teen Fiction"Meleğe benziyordu, karanlık bir cennetten düşmüş meleğe." küfür, argo, şiddet içerir.