Yatağa uzanmış telefondaki araba videosunu çatık kaşlarla izlerken aniden kapının açılmasıyla yataktan yüzümün yukarısında tuttuğum telefon burnuma düştü. Burnumun acısıyla yüzümü buruştururken kapının önünden bir gülüş sesi duyuldu. Telefonu yüzümden ayırarak doğruldum ve bakışlarımı kapıda beni izleyen Barış'a çevirdim. Elimle acıyan burnumu ovarken Barış'a ters ters bakmaya başladım, o ise bu bakışlarımdan etkilenmemiş olmalı ki gülmeye devam etti.
"İnsan kapıyı çalar, uygun olmayabilirdim!"diye çemkirdim elimi burnumda ayırarak. Barış dudaklarına bir sırıtış yerleştirdi."İşime gelirdi."diye mırıldandığında başımı iki yana sallayarak ona ters bakışlar atmaya devam ettim, halbuki içimden şu an sırıtmak geliyordu. Bir kaç saniye sonra Barış bedeninin kapının önünden ayırarak yanıma ilerledi fakat kapıyı hâlâ kapatmamıştı.
"Canım kokoreç çekti de-"
"Olsa da yesek."diye mırıldandım cümlesini bile tamamlamasına izin vermeden. Genelde akşam yemeklerini doğru düzgün yemediğimden gece olunca hep acıkıyordum, mutfağa inmek de çok zahmetli olduğundan aç karnına uyuyordum."Bende dedim ki Kutay'a söylersem onun da canı çeker."diye cümlesine devam ettiğinde sırıtmıştım. Tam da dediği gibi olmuştu, gerçi kokoreç yerine ne söylerse şu an canım çekerdi. Başımı olumlu anlamda salladığımda çenesiyle kapıyı gösterdi.
"O zaman gidelim."diye mırıldandı, kaşlarımı kaldırarak bakışlarımı komidinin üzerindeki saate çevirdim. Saat gece bire geliyordu, bu saatte evdekiler uyuduğu için de kimse gittiğimizi anlamazdı. Tekrardan kahvelerimi Barış'ın mavilerine çıkartarak başımı salladım. Üzerimi giyinmek için ayaklanıp dolaba yöneldiğimde Barış bileğimi tutarak beni kendine doğru çekti, böyle bir şeyi beklemediğimden kendimi frenleyemeyip bedenlerimizin çarpışmasına neden oldum. Bir kaç saniye birbirimizin gözlerinin içine baktık, ardından Barış'ın dudağının kenarı yukarı doğru kıvrıldı ve eliyle üzerini işaret etti.
"Ben de böyle gideceğim, montumuzu alsak yeter."dediğinde omzumu silkerek başımı salladım. Bileğimi tutan elinden kurtularak yatağın üzerindeki telefonumu eşofmanımın cebine attım ve kaşlarımla kapıyı işaret ettim. Birlikte odadan çıkarken merdivenleri sessiz ve yavaş adımlarla indik. Birinin uyanıp bizi sorguya çekmesi şu an istediğim son şey bile değildi, Barış'ın da benim gibi düşündüğe emindim. Özellikle Cihangir aramızdaki bu yakınlığı fark ederse neler olabileceğini kestiremiyordum. İkimizde birbirimizi öldürecekmişiz gibi davrandığımızdan şu anki yakınlığımız herkesi şaşırtırdı, açıkçası biri anlarsa ne söyleyeceğimi hiç bilmiyordum.
Üzerimize montları geçirip kapıdan dışarı çıktığımızda yüzüme çarpan soğuk havayla ürperdim. Kış kapıya dayanmıştı, gündüzleri pek kendini belli etmese de geceleri çok soğuk oluyordu. Olduğum yerde durup bir kaç adım gerideki Barış'ı bekledim, kapıyı sessiz bir şekilde kapattıktan sonra yanıma ulaşarak montumun kapüşonunu başıma taktı ve yanağıma uzanıp hafif bir öpücük kondurdu. O öpücük bu buz gibi havada bile hem yüreğimi hem de tüm bedenimi sıcacık yapmıştı. Dudaklarıma bir gülümseme yerleştirerek ilerlemeye devam ettim. Onun arabasının önünde durunca cebinden anahtarı çıkartarak kapıyı açtı ve ikimizde arabaya yerleştik.
Barış klimayı çalıştırırken kapüşonumu indirerek arkama yaslandım. Barış arabayı çalıştırarak arabayı park ettiği yerden çıkarttı ve arabayı ana caddeye sürdü. Arabanın içi çalışan klimayla ısınmaya devam ederken mayışmıştım. Alnımı cama yaslayıp yolu izlerken uyumamak için direndim, sıcak her zaman uykumu getirirdi.
"Uykun mu geldi?"Barış'ın yumuşak ses tonuyla alnımı camdan ayırarak kısılmış gözlerimi ona çevirdim. Başımı olumlu anlamda salladığımda bir elini direksiyondan ayırıp dizime koydu ve yavaşça okşadı. Eli vücuduma temas edince yine nefes alışverişlerim sıklaşmıştı. Bakışları yoldayken alt dudağını diliyle ıslatıp bacağımı okşamaya devam etti."Eve geçince uyuruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Cennet | bxb
Novela Juvenil"Meleğe benziyordu, karanlık bir cennetten düşmüş meleğe." küfür, argo, şiddet içerir.