"Oğlum neler olmuş lan!"
Gökhan'ın telefonun diğer ucundan gelen bağırışıyla başımı sanki o görebilecekmiş gibi olumlu anlamda salladım. Bir gün içerisinde neler olup bittiğini ona anlatmıştım, tabii Barış'ın kısımlarını geçmek zorunda kalmıştım çünkü Gökhan'ın ne tepki vereceğini kestiremiyordum. Çok ağır tepkiler vermezdi fakat destek çıkar mıydı ondan emin değildim. Bu konuyu biraz ertelemem gerekiyordu, belki yüz yüze geldiğimizde bahsedebilirdim.
"Bana bak şu Cihangir'e söyle böyle durumlarda beni arasın, kardeşimin başına neler geliyor benim haberim yok!"diye öfkeli bir şekilde konuştuğunda dudaklarıma ufak bir gülümseme yerleştirdim. Bu konuda haklıydı, aynı şey onun başına gelmiş olsaydı ve ben bunu her şey bittikten sonra öğrenseydim deliye dönerdim. Bir kez daha beni göremeyeceğini bile bile başımı salladığımdan büyük salaklık yaptığımı farkedip boğazımı temizledim."Tamam kardeşim söylerim."
"Ben şimdi kapatıyorum işe dönmem gerekiyor ararım seni yine, kendine çok dikkat ediyorsun."
"Tamamdır kardeşim, sen de."telefonu kapatıp eşofmanımın cebine geri koydum ve oturduğum sandalyede arkaya yaslanarak kek yapan Sevim ablaya baktım. Bir kaç gündür baya düşünceli ve sessizdi, onu böyle görmeye alışık olmadığımdan fazlasıyla yadırgamıştım. Ne olduğunu sormak istemişsem de bir türlü denk gelmediği için sormamamıştım. Alnıma düşen saç tutamlarını parmaklarımla geriye doğru taradıktan sonra yalandan hafifçe öksürdüm. Yaptığı işe öyle odaklanmış olmalıydı ki, farketmedi bile. Bir kez daha, bu sefer daha büyük bir şekilde öksürdüğümde dalgın bakışları anında bana döndü. Saçlarının önüne gelmemesi için siyah bir bandana takmıştı.
"Neyin var bakayım kız senin?"dudaklarının arasından sıkıntılı bir nefes verdiğinde kaşlarımı çattım, eğer böyle yapıyorsa gerçekten ciddi bir şeydi. Elindeki malzemeleri tezgaha bırakarak lavaboda ellerini duruladıktan sonra gelip tam karşıma oturdu, yüzüme sıkıntıyla bakıyordu. Durumun ciddiliğinin farkına vararak oturduğum yerde biraz dikleştim ve masada hafifçe ona doğru eğildim."Abla hayırdır?"
"Kutay ben sana bir şey diyeceğim."dedi fakat sesi tereddütlüydü. Sanki söylemekle söylememek arasında kalmış gibiydi. Başımı olumlu anlamda salladım."Dinliyorum."dudaklarının arasından bir kez daha sıkıntılı bir nefes vererek bakışlarını kaçırdı ve oturduğu sandalyede kıpırdanmaya başladı, kaşlarım daha çok çatılırken daha da meraklanmıştım.
"Uzun zamandır Devran'ın bende gönlü varmış."duyduğum şeyle az buçuk rahatlamıştım, yaşadığım şeylerden dolayı aklımdan çıkmış olmalıydı. Sevim abla benim bir tepki vermediğimi görünce kaşlarını çattı.
"Sen biliyor muydun?"diye bağırdığında başımı olumlu anlamda salladım, gözlerini kısarak uzanıp omzuma vurduğunda kıkırdamadan edemedim. Tam ona ne söylediğini ve bu konu hakkında ne düşündüğünü soracakken mutfak kapısından içeriye Barış'ın girmesiyle bakışlarım ona kaydı ve söyleyeceğim tüm şeyler kafamdan uçtu gitti.
Üzerine açık mavi örgü bir kazak, altında siyah dar bir eşofman giymişti. Üzerindeki mavi kazak gözlerinin rengini daha bir ortaya çıkarmış gibiydi. Ayrıca yeni banyodan çıkmış olmalı ki, saçları ıslaktı ve yanağının bazı yerleri kızarmıştı. Banyodan çıkınca teni beyaz olduğu için hep yüzünün bazı yerleri kızarıyordu. Bu hali onu derin derin izlememe neden olurken bir iç çektim, çok güzeldi. Bugün onu hiç kenarda köşede sıkıştırıp doğru düzgün öpememiştim, sadece sabah uyandığımızda yatakta birazcık öpme fırsatım olmuştu onun dışında evdekiler anlamasın diye birbirimizden uzak duruyorduk. Bu yüzden geceyi iple çeker hale gelmiştim, gece birlikte uyuduğumuz için onu doyasıya öpüp, koklayabiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Cennet | bxb
Novela Juvenil"Meleğe benziyordu, karanlık bir cennetten düşmüş meleğe." küfür, argo, şiddet içerir.