Merdivenlerden ağır adımlarla inerken dikkatli olmaya çalışıyordum. Evdekiler yeni uyumuştu ve ışıklar kapalıydı, bir de merdivenlerden yuvarlanma vakası geçirip kendimi sakatlamak istemiyordum. Ellerimi dağınık saçlarımın arasından geçirip son basamağıda indikten sonra mutfağa doğru ilerledim. Odama stokladığım çikolataları ve kurabiyeleri yemek susatmıştı. Mutfak kapısından içeriye girdikten sonra yukarıdaki dolaba uzanıp büyük bir su bardağı çıkarttım, ardından tezgahtaki sürahiden bardağa su doldurup bir dikişte bitirdim.
Eve gelmemin ardından üç gün geçmişti. Vücudumdaki sızlamalar geçse de hâlâ daha ani hareketler yaptığımda bazı kısımları ağrıyordu. Yüzümdeki yaralar hafiften iyileşmeye yüz tutmuştu, ufak tefek izler vardı fakat onların da zamanla geçeceğini biliyordum. Doğrusunu söylemek gerekirse mahallede çok dayak yemiştim ama bu kadar dayak yediğimi hiç hatırlamıyordum, Zeynel iyi adam dövüyordu. Düşüncelerime kendi kendime gülerek bardağı tezgaha bıraktım ve başımı iki yana sallayarak mutfaktan çıktım.
Yavaştan uykum gelmeye başlamıştı, Barış'ın odasına girip onunla uyumak istiyordum ama erkenden odasına geçip uyuduğu için şimdi yanına gidip onu uyandırmak, rahatsız etmek istemiyordum. Merdivenleri tek tek ağır bir şekilde tırmandıktan sonra odama ilerleyeceğim sırada yan kapı açıldı. Bakışlarımı oraya çevirip saçları birbirine karışmış uykulu Barış'ı süzdüm. Yanağının sağ tarafı hafiften kızarmıştı ve orada yastık izi kalmıştı. Bu haline gülümseyerek, kalçamı arkamdaki merdiven korkuluğuna yasladım. Mavilerini yerden kaldırıp benim kahvelerimle buluşturduğunda onun da dudaklarına minik bir gülümseme yerleşti.
"Yanıma niye gelmiyorsun?"diyerek baş parmağıyla arkasındaki kapıyı işaret etti. Omuzlarımı silkerek kollarımı göğsümde bağladım."Uyuyorsun diye rahatsız etmek istemedim."
"Senden rahatsız olmam."dedi. Bu cümlesiyle gülümsemem daha da büyürken karnımda ufak bir kasılma hissettim, tatlı bir kasılma. Bir kaç adım atarak tam önümde durduğunda yüzünden uykusunun dağıldığını anlayabiliyordum. Yüzündeki yastık izi yavaş yavaş siliniyordu, mavileri derin bir şekilde kahvelerime kilitlenmişti. Maviler yavaşça dudaklarıma indiğinde istemsizce dudaklarımı yaladım. Barış'ın bakışları tekrardan gözlerime çıktığında mavilerin bir kaç saniye de daha da koyulaştığına şahit oldum. Elini havaya kaldırıp tersiyle yüzümü yavaşça okşadığında derin bir iç çekerek bakışlarımı dudaklarına indirdim.
Onun dudaklarına baktığım an kendi dudaklarımın onunkilerin hasretiyle sızladığını hissettim.
Aynı evin içerisinde olsak da sürekli yalnız kalamıyorduk. Zaten odama sürekli uğrayan Sevim abla ben kaçırıldıktan sonra daha sık uğramaya başlamıştı. O yüzden Barış ile aramızda olan bu şeyi kimsenin öğrenmemesi için aynı evin içinde birbirimizden uzak kalıyorduk, hatta arada yemek masasında birbirimize yalandan kötü bakışlar atıp atışıyorduk.
Yanımda olsa da onu çok özlüyordum.
Barış ona olan bakışlarımı anlamış gibi dudaklarını dudaklarıma bastırdı, gözlerim saniyesinde kapanırken ellerimi yukarı kaldırarak onun omuzlarına attım. Barış'ın eli çenemi yumuşak bir şekilde tutarken dilini dudaklarımın arasından içeri gönderip öpüşmemizi derinleştirdi. Alt dudağını sertçe çekerken dudaklarının arasından boğuk bir inleme döküldü. Onun inlemesiyle bulunduğumuz durumun yeni farkına varmışım gibi dudaklarımızı ayırarak korkuluklardan aşağı baktım, biri uyanıp yukarı baksa direkt bizi bu halde görürdü. Kahvelerimi tekrardan Barış'a çevirdiğimde, o dudaklarının arasından nefes alıp veriyor ve arzuyla parlayan mavileriyle yüzümü süzüyordu.
Bu bakışlar kalp atışlarımın hızlanmasına neden olurken dudaklarımdan büyük bir soluk çektim.
"Biri görecek."diye fısıldadım zorlukla. Barış elini bileğime dolayarak beni odasına çektiğinde heyecanım daha da gözle görülür bir hal almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Cennet | bxb
Teen Fiction"Meleğe benziyordu, karanlık bir cennetten düşmüş meleğe." küfür, argo, şiddet içerir.