Bölüm 1: Gökyüzü.Bölüm Şarkısı: (G)I-DLE / Oh My God
...
Genç kadın her adımını attığında daha da büyüyordu gülümsemesi. Taştan yollar, dükkanların önünde sallanıp duran demir tabelalar, orta hızda ilerleyen at arabaları ve faytonlar. Etrafından geçi giden kabarık elbiseli kadınlar. Gözleri tüm dükkanlarda gezinirken aradığını bulamayan küçük bir kız çocuğu gibiy omuzların düşürdü. Hava biraz esiyordu, rüya da olduğunu bilmesine rağmen esen soğuk rüzgar onu üşütüyordu. Ve daha o soğuktan şikayet edemezken yağmur yağmaya başladı. Çok şiddetli değildi ama ıslatmayacak kadar az da değildi. Ellerini kollarına sardı ve düşük ifadesi ile birazcık dinlenebilmek için tabelası olmayan bir dükkanın kapısının kenarında beklemeye başladı. En azından yağmur bitinceye kadar burada bekleyebilirdi.
Üzerindeki gri kareli etek, gri gömlek ve aybçnı renkteki ceket her ne kadar vücudunda jilet gibi duruyor olsa da sıcak tutmak adına aynı olayı yapmıyordu. Genç kızın rüyalarını kontrol edebileceği geldiği an durdu ve şuan böyle aptal gibi ne yaptığını sorguladı. İsterse Levi Ackerman'ı aramak yerine karşısına getirebilirdi değil mi? Gülümsedi yavaşça ama bunu yapmasına hiç gerek kalmamıştı. Çünkü önünde durduğu dükkanın kapısı yavaşça açılmış ve içinden şapkalı ve siyahlara bürünmüş bir genç adam çıkıp yavaşça genç kızın karşısında durmuştu.
"Hanım efendi yanlış anlamayın ama dükkanın önünde durarak, müşterileri engelliyorsunuz. Size bir çay ikram etmeme ne dersiniz?"
Adamın kibar sözlerine rağmen yüzü bir o kadar da donuktu. Rosè gülümsedi heyecanını bastırmaya çalışarak, aslında kendini akışa bıraktığında daha hoş şeyler oluyor gibiydi. Çünkü az önce Levi Ackerman ona çay ikram etmek istemişti.
" Çok naziksiniz, çok teşekkür ederim."
Genç kız yüzündeki gülümseme ile Levi'nin açtığı kapıdan ağır adımlarla içeri girdi. Kafenin dekoruna ve çevreye bakışla 19. yüzyılda olduklarını anlaması pek uzun sürmedi. Yavaşça kendini sandalyeye bıraktığında kızıl saçlarının kapatan, kıyafeti ile uyumlu olan şapkayı narin hareketlerle çıkartmış ve masaya hafifçe bırakmıştı. Şapkayı çıkartması ile omuzlarına yavaşça dökülen kızıl saçları çoktan genç adamın dikkatini çekmişti. Bu dönemde sarı ve kızıl saçlar aşırı nadir görülüyordu ve bu kızın sıradan kahverengi gözlerinin aksine çok iddalı olan kızıl saçları genç kadına aşırı bir çekicilik katıyordu.
Genç kadının düşük gözleri şekilli burnu, küçücük dudakları genç adamı biraz fazla etkilemişti galiba bu yüzden hızla önüne dönmüş ve çaydanlığın kapağını açarak derin bir nefes çekmişti. Buram buram doğa kokan siyah çay güzel kadına açık ara fark atardı. Genç adam içindeki hafif mutluluğu bastırdı ve bir fincan alarak bir bardak çay doldurdu. Elbette böyle küçük şeylere bile seviniyordu ama bunu çevresinin bilmesine hiç gerek yoktu. Yavaşça fincanı aldı ve kadınına oturduğu masaya bıraktı.
Rosè gözlerine değen mavi gözlerle heyecanını bastırmaya çalışarak gülümsedi, Levi Ackerman'dan kesinlikle etkileniyordu. Levi arkasını dönüp gideceği sırada genç kız sesinin çatlak çıkmamasına özen göstererek konuştu.
"Bana eşlik etmeyecek misiniz?"
Genç adam duyduğu sözlerle durdu ve ağırca arkasına döndü. Ona parlak gözlerle bakan kadına baktı. Onu neden daha önce görmüş gibi hissediyordu. Normalde olsa, her ne kadar güzel bir kız olsa da işinin olduğunu söyler ve giderdi. Kadınlar ile arasına mesafe koymakta oldukça katıydı çünkü. Ama bu sefer kendi isteğinin dışında ayakları yavaşça masaya yönlendi. Yutkundu, evet masaya oturup o kadınla hoş sohbetler yapmak kesinlikle isterdi ama bunu yapmazdı. Yüzündeki ifadesizliği bozmamaya özen göstererek yavaşça oturdu masaya. Neler olduğunu kesinlikle anlamıyordu.
Sanki birisi onu kontrol ediyordu.
"Elinize sağlık."
Rosè sakin sesi ile mırıldandığında içindeki mutluluğu kelimelere sığdırmayacak kadar fazla yaşıyordu, öyle mutluydu ki tüm dillerin sözlüklerini alsa yine de hissettiklerini anlatamaz, sözlükler ateşe atıverirdi.
"Afiyet olsun. Sizi daha önce görmüş müydüm acaba?"
Rosè'nin yüzüne bir gülümseme yayıldı. Rüyalarımda buluşuruz genelde demek isterdi ama diyemedi, şuanda ki paranoyanın dağılmasını istemiyordu.
"Buralarda yeniyim aslında ama bilirsiniz zihnimiz ve hafızamız bize her daim oyun oynar."
Genç kız hala sıcacık olan çayının son yudumunu da aldı ve karşısındaki adamın tüm yüzünü inceleyerek yavaşça ayaklandı. Gözleri dışarıda gezindiğinde yağmurun çoktan dinmiş olduğunu gördü. Ve dükkandan çıkmadan önce son cümlelerini söyledi adama.
" Gökyüzünü görüyor musunuz, çok güzeller. "
Levi kafasını dükkanın camından hala kapalı gökyüzüne çevirdiğinde kaşlarını çattı çünkü şuan gökyüzünün her yerini bulutlar esir almıştı. Kafasına Rosè'ye çevirdi ve boş boş yüzüne baktı kızın. Genç kız adamın bakışlarına melodi gibi olan kahkahasını patlattı yavaşça ve mırıldandı.
"Gözlerinizden bahsetmiştim."
...
Herkese yeniden merhaba!
Girişi biraz diğer kurgunun anımsatıyor olabilir ama inanın ikisinin hiç alakası yok.
Umarım hoşunuza gitmiştir.
Destek ve fikirlerinizi bekliyorum.
Beklemede kalın.
Kendinize iyi bakın!
Bu arada normalde kıyafetlerin resimlerini pek koymam ama kıyafetler biraz victorian tarzında olduğu için resmini koyacağım.Bu arada medyayla beraber okumanızı tavsiye ederim :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüyalar Ve Gerçekler ❦︎ Levi Ackerman
FanficEğer hayatınızda istediğiniz her şeyi yapan bir aileniz varsa sizde hayali kahramanınız Levi Ackerman'ı rüyalarınızda görebilmek için her gece ilaç içerdiniz. Levi Ackerman Au.