Burası hakkında birçok bilgiye sahip olabilmiştim iki yıl içerisinde, belki daha bilmediğim bir sürü şey olabilirdi ama yavaş yavaş her şeyi kavrayabiliyordum. Hiç yurt dışına çıkmamıştım ben ama çıkmış gibi hissediyordum, burada yabancı biri olduğumun farkındaydım ama burada yabancı olduğumu hissetmiyordum çabuk alışmıştım ve buranın göz göre göre yok olmasını görmezden gelemezdim.
Wanda'nın bir planı vardı. Eğer burada nefes alan tek bir canlı olmazsa açılan bir geçitle diğer dünyaya, yani bizimkine, geçebilirdi. Burası gibi küçücük bir yeri bile mahvederken bizim dünyamıza ne yapabilirdi düşüncesi korkunçtu. Uzun zamandır bunu planlıyordu ve ben daha buraya geldiğim ilk günlerde duymuştum planını, o zamandan beri onu alt etmenin kiniyle besleniyordum her geçen gün.
Bir festival düzenlenmişti, dediklerine göre her yıl olurmuş bu festival. Abartılı renklerle ejderha maskeleri ve kostümleriyle her yer sirk gibi bir yere dönermiş, kraliçenin emriyle aslanlar ve filler getirtilirmiș ve bir gösteri düzenlenirmiș falan filan...
Tam iki gün sonraydı bu festival.
Yaklaşık 48 saat sonra tamamen onu mahvetme şansını elde edebilme lüksüne sahip olacaktım ama ondan öncesinde her şeyi, her planımı ona anlatmalıydım. Tabii Gloria'nın konuştuğu şaşkınlığını atabilirse. Beni artık hiçbir şey şaşırtmıyordu. Kraliçe gelip eğilse önümde, şaşıracağım tek şey olurdu.
Onca şey görmüştü ama bunu kabullenememiști.
"Ne zamandır konuşabiliyorsun?" Soruları bitmek bilmiyordu ama ben merdivenlere çömelerek bitmiş haldeydim. Gloria hiç sıkılmamıștı anlaşılan, hoşuna gidiyordu onun ilgisi. Peh. Ben daha çok seviyor, ilgi gösteriyordum. Hiç unutmadan mamasını ve suyunu koyuyordum önüne ama o nankörlük yapıyordu, somurttum ona verdiğim mamalara yüz çevirdiğini fark ettiğimde. "Eeh! Yesene, koydum önüne yemeğini."
"O mamalar köpek kusmuğu gibi. Nesini yiyeyim?"
Takashi bana bakarak o haklı der gibi kafasını salladı ve ayaklandı. "Şurada bir yerde et restoranı gördüm, böyle küçük bir yerdi. Bu ağaç cidden her yeri gösteriyor," dedi kafasını sallayarak. Bir yandan da ağacı inceliyordu. Gloria patisiyle mamalari ittirdiğinde sanki yeri biliyormușçasına seke seke önümden geçip gitti. Biz de onu takip ederek arkasına geçtiğimizde burnunu havaya kaldırarak kokuyu hissetmeye çalıştı.
"Sana anlatmam gereken tonla şey var," dedim ellerimi arkamda toplayarak, üzerimde hâlâ gri bir hoddie ve siyah jean vardı. Değiştirmeye bile vaktim olmamıştı ama yine de çok üzerinde durmadım. "Yerken anlatırsın," dedi restoranı göstererek, Gloria bulmuştu o küçük burnuyla. "Vaktimiz yok yemeye, onu doyurup gitmeliyiz hemen. Hem, sen annenlere haber verdin mi bugün geç geleceğim falan diye?"
"Ana kuzusu muyum ben?" dedi kollarını birbirine bağlayarak. "Ne bileyim... Öyle gibisin." Sonra ellerimi sallayarak boş sohbetimizi bölmeye çalıştım. Gloria çoktan kendine verilecek bir et bulmuştu ve biz de hemen önünde duruyorduk. Dışarıda hava soğuk değildi ama her rüzgar esișinde hissediyordum.
"Nereden başlasam bilmiyorum," dedim dürüstçe. "Şöyle ki, iki gün sonra bir festival düzenleniyor. Herkes katılmak zorunda, kraliçe ve korumaları bile. Saray o gün baştan aşağı boş olur, oraya gireceğiz."
"Ee, girip ne yapacağız?"
"Geldiğinde işini bitiririz." Gözlerini sonuna kadar açtığında yanlış bir şey söyleyip söylemediğimi tarttım. "Bu kadar kolay mı?"
"Ya ne yapacağız! Durun kraliçem, tacınızı indirin çünkü başkasının hakkını yiyorsunuz mu?" Gözlerimi sinirle kaçırdığımda etrafıma bakındım, ıssızdı çünkü bu saatler pek uyanık olmazdı kimse. Çok az vardı açık olan kafeler, mağazalar. Gloria karnını doyurmuş bir şekilde yanımıza geldiğinde karnının şiş olduğunu fark ettim. Onunla birlikte restoranın önünden biraz ilerledik. Gloria da karnını fark ederek bana baktı. "Sakın beni, benim şişko kedim diye sevme, sakın!" Onu duymazdan gelerek bakışlarımı Takashi'ye çevirdiğimde bir şey söylemesini bekledim. "Ama... ama bu canilik," dedi bu sefer gözlerini o kaçırarak. Ne diyeceğini bilmiyordu, ikilemde kalmıştı. "Bak," dedim ellerimi başıma koyarak. "O iyi biri değil. Kendinden sonraki iki kraliçeyi öldürmüş olabilir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
queen of sins
FantasyBir dünyam vardı sadece, nefes almak kolaydı yaşamanın zorluğu kadar. İki dünya arasında paslı bir anahtardım, kapım yoktu kapatıp kendi başıma kalacağım; kimseler girmesin diye kilitleyip zihnimi boşaltacağım... Bu dünyaların anahtarı da bendim...