sixteen - queen

0 0 0
                                    

Adım sesleri yaklaşıyordu. Holly buz kesilmişti korkudan, tek bir kelime bile edemiyor öylece yerde çömelmeye devam ediyordu. Takashi'ye baktım. Bana baktıktan sonra gözü kalın perdeler takıldığında mesajı almıştım, Holly'yi zorla yerden kaldırıp dolaplardan birine soktum ama o hâlâ korkudan sesini çıkaramıyordu. Bu kadar korktuğu birine karşı beni yakalayıp götürecek kadar akılsızdı, arkadaş değildik ama en azından ona yardım etmeye çalışması bile gereksizdi. Ona karşı öfkeli de değildi, belki de bu korku ona yanlış yön veriyordu.

Perdenin arkasında nefessiz kalmıştık, o kadar kalındı ki beni terletmiști ve hâlâ kapıyı ne açan vardı ne de herhangi bir ses. Uzun süre bekledik, güneşin doğmasına iki saat vardı.

İkimizde duvara kağıt gibi yapıșmıștık. Holly'den de ses çıkmıyordu, ses çıksa da kendi kendini zor duruma sokardı belki de bu yüzden sessizdi. "Acıktım," diye mırıldandı Takashi. "Ve tuvalet ihtiyacımı gidermem lazım."

"Benim de tuvaletim geldi ama bunu sesli bir şekilde dile getirmiyorum. Ne var ki biraz daha dursan?"

"Dursam ne fayda? Planını bana anlatmıyorsun bile."

"Dedim ya, son anda aklıma gelen bir fikirdi. Holly üç beş adamla kapıdan bağırırken oturup sana anlatsa mıydım?" Başını oynatmadan bakışlarını yüzüme indirdi, bense zaten bakıyordum. Konuşurken insanların yüzüne bakmadan duramıyordum ve bunu yeni fark etmiştim. "Bak, buna dahil olmak istediğim için her şeyden benim de haberim olmalı değil mi? Ve her şeyi kendin üstleniyorsun, zamanım yok diyorsun ama benim de zamanımın olmadığını biliyorsun değil mi? Bu işte beraber olduğumuzu düşünmüştüm."

Terleyen saç tutamları alnına yapıșmıștı. Onu düzeltmemem gerektiğini kendime birçok kez hatırlattım. "Sen de amacının ne olduğundan bahsetmedin."
Bekle, ne? Duymamıș ol, duymamış ol.

"Umrunda olmadığını söylemiştin."

"Söylemedim." Şimdi de yalancılık. "Pekala, söyleyeceğim," dediğinde bakışlarını kaçırdı. "Birinden çok hoşlanıyorum ve ona açılmalıyım, bunun şimdiye kadar hiç acelesi yoktu ama artık ne yazık ki var." Kalbim hızlanmıștı, atıșlarını duymamasını istedim. "Kimmiş bu?"

"Irene Joyner."

Dudaklarım tam aralanıyordu ki kapının açılışı bütün sessizliği bozdu. Korkuyla karışık bir heyecan yaşarken Holly'i merak ettim, ne yapıyordu? Bayılmış mıydı? "Nefret ediyorum herkesten," dedi ağlamaklı sesiyle. Onun ağlayacak kadar duygu sahibi olduğunu bilmiyordum açıkçası. "O kızdan da..."

Ve Holly'nin ağlayışları duyuldu hemen arkasından. Tam zamanıydı. Perdeden hiçbiri şey göremiyorduk ama ayağa kalkıp dolabına yaklaştığını hissediyordum, ki sonra kapağı açtığında Holly'nin düşüşü duyuldu. İşaretimle perdenin arkasından bir hıcımla çıktık ve çıktığımız an hemen kapıyı kilitledi Takashi ve ben de dolabın arkasında sakladığı gizli bölmeden kılıcı çıkardım, Holly'yi dolaba iterken metalik sesi kulağıma gelmişti ama ilk başta ne olduğunu anlamamıştım. Anladığımda ise Takashi'yle ufak tartışmamız kısa süreliğine unutturmuştu.

Kılıcı iki elimle de sararak onun kalbine doğrulttum.
Yüzü hâlâ siyah işlemeli tülle kapalıydı ve hiçbir şekilde gözükmüyordu, odasında bile takıyor muydu yani? Korkak.

En azından kömür karası siyah saçlarını görebiliyordum. Solmuş sarı renkli ve incilerle işlenmiș kabarık elbisesini süzdüm. Holly sessizce bir köşeye sinmiş olan biteni izliyordu ve Takashi de onun önünde bize bakıyordu ama benim gözlerim onun üzerindeydi. Yalancıda.

Ellerini iki yana da uzatmıștı ve gözlerimin içine baktığına emindim, korkuyor gibi değildi ama cesur da değildi. Tülü kaldırsam belki yüzünden herhangi bir duyguyu çıplak görebilirdim. "Buraya kadarmış Mathilda. Kraliçeyi buldum." Titrek kahkası boş odada yankılanırken istemsizce Takashi'ye takıldı gözlerim, o da benim gibi şaşkın ve çatık kaşlarıyla bakıyordu. "Komik olan ne? Birazdan öleceksin, tahtından ve tacından olacaksın. Sorun ne?"

queen of sinsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin