Jessica'nın ağzından;
Tanrım! Bunu dediğime inanamıyorum.
"Ne demek bu?" dedi değişen ruh haliyle.
"Şaka yapıyordum. Biliyorsun sadece ağzımdan kaçtı." diye mırıldandım ve yavaşça tepkisinden korkarak kalktım. "Senin diş fırçanı mı kullandı?" dedi ve cevap için beni bekledi.
"Evet ama-"
"Siktir! Sana inanamıyorum, şimdi onu öptüğünü söyleyeceksin değil mi?" diye bağırırken banyodan çıktı. Hemen peşine takılıp odaya girdim.
"Harry saçmalıyorsun. Zayn'le aranızda öyle birşey yok. Olmadığını biliyorsun." dedim hızlıca. Ben dinlemiyordu bile. Odada volta atıp saçlarını çekiyordu.
"Harry!" diyerek beni duymasını sağladım.
"Bana yalan söylüyorsun." dedi yine bağırarak. Bu hali ben korkutuyordu.
"Hayır, sana yalan söylemiyorum diyorum. Zayn benim arkadaşım Harry. O da beni öyle görüyor. Hem tanrı aşkına onun sevgilisi var." dedim yatağa otururken. Karşıma geçip ellerini göğsünde bağladı ve bana sorarcasına baktı. "İlk geldiğinde olanları hatırlatırım." diye tısladı. Niye bu kadar tepki veriyordu? Alt tarafı aptal bir fırça.
"Onun bununla hiç alakası yok, o konuyu açıp durmaktan vazgeç." diye söylendim. O bana böyle bakıp bağırırken kendimde ona karşı gelecek gücü zor buluyordum.
"Biliyor musun Jessica? Bazen bana o kadar yabancısın ki. Sanki seni sokaktan geçen biri kadar tanıyorum ve bu beni kızdıryor."
"Ciddi misin?" diye bağırdığımda ayağa kalktım ve karşısına dikildim. Bana baktı ve tam arkasını dönüp gidecekken geri döndü.
"Ondan hoşlanmıştın değil mi?" dedi birden.
"Tabii Harry, Zayn'e aşığım ama sana bekaretimi veriyorum. Neden mi? Çünkü ben sürtüğüm değil mi?" deyip hızla aşağı indim. Gözümden akan yaşları silmeye çalışırken merdivenden kayarak düştüm ama anın hiddetiyle tekrar kalkıp çıkışa ilerledim. Tanrı aşkına üstümde bunlarla nasıl çıkacağım?
"Jessica, bekle." diye kolumdan tutan Harry'den kurtulmaya çalışırken kapı girişindeki vazo aniden yere düştü ve parçalara ayrıldı.
"Bırak beni. Bırakta koşarak Zayn'e gideyim." deyip kolundan kurtuldum. Ama beni belimden tutarak göğsüne çektiğinde kaçacak en ufak yerim yoktu. Kolları belime dolanmış sıkıca sararken gözyaşlarım çoktan tişörtünü ıslatmıştı.
"Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim." diye sayıklarken saçlarıma sayısız öpücük bıraktı. Bu harika gün böyle olmak zorunda mıydı? Lanet diş fırçası...
"Özür dilerim bebeğim, ben kendimi kaybettim. Hakim olamadım." deyip ellerini yüzüme getirdiği ve yaşlarımı sildi.
"Beni affetmeyeceksin değil mi?" diye sordu sessizce. Tabii ki de affedeceğim. O benim aşık olduğum kişi ve aptal sorunlar yüzünden ondan vazgeçmeyecektim. Ama dedikleri şeyler onunda bana güveni olmadığını farkettirdi. Bu yüzden öylece affetmeyeceğim.
"Hayır, edeceğim. Ama sana kırgınım, çok fazla." diye soluduğumda dudağıma minik bir öpücük bıraktı.
"Bilmiyorum üzgünüm."
"Günümüzü mahvettin." dediğimde başını salladı. Ellerinden kurtulup salona doğru ilerledim. Arkamdan gel yumuşak ayak sesleriyle koltuğa oturdum ve telefonu elime aldım. İki yeni mesaj. Ayıcığım'dan gelen mesajı açarken Harry yanımda oturdu.
![](https://img.wattpad.com/cover/17484844-288-k956716.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Best Thing I Never Had »» HS
Random❝Sen sahip olamadığım en iyi şeysin. Daha sana sahip değilken seni nasıl kaybedebilirim?❞ © Tüm hakları saklıdır.