⚪⚫⚪
"Doğru. Odanın balkonuna çıkmadığın sürece göremezsin." dedi kahkaha atarken.
Siktir, burada!Gerçekten burada mıydı? Benim için mi gelmişti? Tanrım.
Hemen ayağa kalkıp balkona çıktım. Sırtını bana dönmüş ellerini ovuştururken ona seslendim.
"Harold!" dediğimde bana döndü ve gülümsedi. Tanrım. Buradaydı, yanımdaydı. Beni görmeye gelmişti.
Aşağı koşarak indim ve kapıyı yavaşça çekip bahçeye indim. Gözlerim onu bulunca dayanamadan boynuna atladım. Onu bu kadar özleyeceğimi biliyordum. Kokusunu, kıvırcık saçlarına parmaklarımı dolamayı, sıcak tenini hissetmeyi öylesine özlemiştim ki...
"Bebeğim, " dedi dudaklarını boynuma yerleştirirken.
O kokusunu içime çektim. Bende böyle kokmak istiyorum. O gibi ya da onun gibi, evet onun gibi. Onun olmayı gerçekten istiyordum.
"Özür dilerim Jess. Seni kaybetmek istemiyorum. Beni affet, lütfen?" dedi masum bir şekilde. Kendime not: İleride Harry'nin köpek bakışlarına maruz kalma. Özellikle şu yeşil lanet şapkayla...
Göz göze gelince başımı salladım ve gülümsedim. Birden gamzeleri ortaya çıktı. Ben keyifle onları izlerken özlediğim dudaklarının tadını hissettim. Dudakları dudağımı okşarken ellerimi ensesine yerleştirdim ve şapkasının kenarlarından çıkan saçlarını oynadım. Benden ayrıldığında alnını alnıma dayadı.
"Seni seviyorum." dedim.
"Biliyorum," dediğinde kaşlarımı çattım. Bu mu yani?
"Üzgünüm, üzgünüm. Bende seni seviyorum." dedi ve kıkırdadı.
"Aptal." deyip saçlarını karıştırırken soğuktan pembeleşmiş dudaklarına ulaşmak için parmaklarımın ucuna yükseldim.
Tam onu öpecekken balkon kapısının açıldığını duydum. Babam, Tanrım! Babam balkona çıkıyor olmalı.
"Harry saklan çabuk. Hadi gir şu çalılığa." dedim ve ittirdim. Harry eli ayağına dolanmış bir şekilde kaçarken ona güldüm. Hemen kendimi toplayıp ileride ki salıncağa oturdum.
"Jessica? Bu havada ne işin var dışarıda?" diyen babam korkuluklara yaslanıp bana baktı.
"Sadece hava alıyordum. Peki senin ne işin var balkonda?" dedim gülümserken.
"Tamam, yatıyorum anne. Hadi sende gel yoksa hasta olacaksın. Bu eve bir hasta yeter." deyip içeri geçti. Evet annelik yaptığım doğruydu. İyi olmak istiyorsa bu gerekli.
"Jess." diye seslendi Harry. Hemen yanına gittim ve çalılığın arkasına geçtim. Onu görünce haline kahkaha atmamak için elimle ağzımı kapadım. Heryeri yaprak olmuştu. Birşey demeden saçlarında ki yaprakları temizledim.
"Nerede kalacaksın?" dedim bir yandan saçlarını oynarken.
"Louis'le geldik. Bir otel buluruz." dedi.
"Ah nerede benim yalnız kovboyum? "
"Arabada. Bizi rahatsız etmek istemedi." dedi imalı ve seksi bir bakış yollarken. Ah o Styles aklından neler geçiyor kim bilir Harry.
"Neyse hadi git artık. Hem yarın okul var." dedim.
"Ee ne olmuş varsa?" dedi pekte takmayarak.
"Seninle tartışmıyorum. Babam seni görmeden ve katil olmadan git." dedim ve kahverengi yumuşacık montunun düğmelerini ilikledim.
"Ne kadar düşüncelisin. Sevgilinin üşümesini istemiyorsan, ısınması için daha eğlenceli yollar da var." diyerek ellerini belime doladı. Bedenini bedenime yasladığında yine nefessiz kaldım. Sanırım bu psikolojik birşey olmuştu ve ben buna Harry etkisi adını veriyorum. Üzerime bıraktığı bu harika etki beni yakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Best Thing I Never Had »» HS
Aléatoire❝Sen sahip olamadığım en iyi şeysin. Daha sana sahip değilken seni nasıl kaybedebilirim?❞ © Tüm hakları saklıdır.