İki gün. İki gündür ne konuşuyoruz ne de karşılaşıyoruz. Okulun ilk günü şişmiş, kızarmış gözler yüzünden ve ruhsal bakımdan fena çöktüğümü göze alıp kendime izin verdim. Lou benim için evde kalıp, benimle dertleşti. Bir bakıma eğlenceliydi. Lux'u görmek bile yüzümde küçük bir tebessüm yaratıyordu. Buna göze alırsak günüm çokta kötü geçmemişti. Ama küçük bir ayrıntı verecek olursam, bekledim. Tüm gün elimde telefonum Harry'nin aramasını ya da mesaj atmasını bekledim. Her seste telefonumu kontrol etmekten delirecek kıvama gelmiştim.
İkinci gün ise okula gelmedi. Çocuklar Harry'nin dün gece çıkıp gittiğini ve sabah yatağında olmadığını söyledi. Üvey babasında kalacağını mesaj attığını da söylediler. Harry'nin annesi dün gelecekti fakat Harry açıkca ona gelmemesini söylemiş olmalıydı ki ortalıkta yoktu. Sonuç olarak okuldan eve yalnız bir şekilde gelmiştim ve depresyondan depresyona girecek haldeyim.
"Jessica, kusura bakma geciktim." dedi Ash yanıma otururken. Bana geometri çalıştırması için kütüphaneye çıkmıştım ve onu beklerken dalmış gitmiştim.
"Sorun yok, hadi bakalım şu boş kafamı doldur." deyip bir gülümseme yolladım.
"Pekala." dedikten sonra kalın bir kitabı önüme koydu. Şaka yapıyorsun? Sanırım öleceğim. Dikkatimi soruya vermeye çalıştım ve derin bir nefes aldım.
⚪⚫⚪
"Burada x'in kökünü bulmuş olduğun için önce kökten kurtarmak zorund- Jessica?"
"Hım?" deyip başımı kaldırdım. Ah yakalandım.
"Beni dinlemiyorsun."
"Üzgünüm, ben biraz şey."
"Harry değil mi?" dedi sessizce. Neden sessiz konuştuğunu merak ediyordum, kütüphane bomboştu.
Cevap olarak başımı salladığımda kitapları kapattı.
"Başka bir zaman çalışalım." dedi ve gülümsedi. Tanrıya şükür.
Ayağa kalkıp toplandım ve sarılmak için yanına gittim.
"Teşekkür ederim Ashton. Gerçekten." deyip kollarımı boynuna sardım ve geri çekildim. Vedalaşmak için yanağına küçük bir öpücük bırakacakken birden dudakları dudaklarımla buluştu. Hemen geri çekildim.
"Ashton."
"Üzgünüm, afedersin ben... Üzgünüm." deyip hızlıca çıktı. Tanrım Harry'nin haklı çıkmasından nefret ediyorum. Ashton'un beni öptüğüne inanmıyorum.
"Geliyor musun, çünkü açlıktan bayılmak istemiyorum." diyen Elenour'u görünce yerimden sıçradım.
"Hey benim, sakin ol. Harry mi buradaydı?"
"Hayır, şey. Ben şey yapıyord- Tuvalete gidebilir miyiz?" dedim hızlıca. Elenour omuz silkip beni kapıdan çıkmak için sürükledi.
⚪⚫⚪
"Anlatacak mısın?" dedi yeniden Elenour.
"Benim Harry'yi bulmam gerek." dedim ve Elenour'a açıklamaktan kurtuldum. Yemekhanenin merdivenlerini hızlı hızlı çıkarken omzuma sarılan ellerle durdum. Harry olmasını bekleyerek başımı yerden kaldırdım ve Harry'nin olmadığını anlamam çok uzun sürmedi çünkü o çok sevdiğim kahverengi gözler bana bakıyordu.
"Ayıcık?" deyip hızlıca sarıldım.
"Kaçak? Sonunda birilerini hatırlatman ne hoş." diye ignelerken saçlarımı okşadı. Bir anda duygu patlaması yaşayıp dudaklarımdan bir hıçkırık kaçmasına izin verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Best Thing I Never Had »» HS
De Todo❝Sen sahip olamadığım en iyi şeysin. Daha sana sahip değilken seni nasıl kaybedebilirim?❞ © Tüm hakları saklıdır.