❇ Karanlık Gece

1.3K 83 33
                                    

İlerleyen birkaç günde Hermione Granger, Minevra McGonagall'dan iğneleyici herhangi bir söz işitmemişti. Kendisi her zaman olduğu gibi asi, soğuk aynı zamanda güven vericiydi. Hermione, McGonagall'ın o lekeyi görmediğini düşünmeye başlamıştı. Profesör Sinistra'nın dersinin ardından gidip sınıfı kontrol etmek istemişti ama tekrar McGonagall'la karşılaşmak istemediğine karar vererek bu fikirden vazgeçmişti.

Şimdi, yanında -sıkıntıdan yüzü kızarmış- Ronald Weasley ile kütüphanenin bir bölümünde bir ders üzerinde çalışıyorlardı. Aslında çalışıyorlardı doğru bir tanımlama olmazdı. Keza Ron Weasley'in çalışmaktan kastı yüzünün yarısını maundan masaya dayamak ve elinde döndürdüğü asayla yaptığı kağıttan uçakları uçurtmaktı.

"Hey Ron. Biraz yardım etmek ister misin? Sonuçta yanlış görmüyorsam ödev parşömeninin üzerinde senin ismin yazılı, öyle değil mi?"

Ron, Hermione'ye bakma zahmetine bile girmeden kafalarının üzerinde uçurduğu minik uçakları incelemeye devam etti.

"Hermione, biliyorsun benim kafam çok basmıyor bunlara."

Hermione sinirle gözlerini devirdi. Üstüne gerçekten korkutucu bir of çekti. Ama Ron bunu hiç fark etmemiş görünüyordu.

"Tamam. Benden bu kadar. Bitti. Gidiyorum. İşte. İşte oldu. Kütüphaneden bile kaçmama sebep oldun."

Ron henüz ne olduğunu anlamamıştı ki Hermione hızla ayağa kalktı. Onun sandalyesine fazlasıyla yakın olan Ron ise irkilmiş, şaşkın gözlerini genç kıza dikmişti. 

"Oh, Hermione. Lütfen, lütfen. Beni Profesör Sinistra'nın azabından koru, lütfen. Dersten hiçbir şey anlamıyorum. Lütfen."

Hermione ona yukarıdan ters bir bakış attı. "Ödevin tamamını bana yaptırıyorsun, Ronald Weasley. Bu o sınıftaki hiç kimse için adil değil."

"Onların senin gibi bir arkadaşları yoksa bunda benim suçum ne ki, Hermione?" Hermione bu sözlerle gururunun mu okşanması gerektiğini yoksa kullanıldığı bariz bir şekilde vurgulandığı için daha fazla sinirlenmesi mi gerektiğini bilemedi. 

Ron ısrarlarına devam etti. "Hermione. Bana bu azabı verme, lütfen."

Cübbesini sıkı sıkı kavramış, küçük bir çocuk gibi çekiştiren Ron'un elini sertçe itti. "Bırak beni." Gözlerini çaresizce Hermione'ye dikmişti. Kızıl-turuncu saçları bu yaz fazlasıyla uzamıştı; alnını kaplıyor, yeşil gözlerine kadar ulaşıyordu. "Peki. Halledeceğim. Sadece biraz hava almaya gitsem, iyi olacak tamam mı? Ayrıca şu kaşındırıcı cübbeyi de üzerimden atmalıyım."

"Tamam. Peki, sen nasıl istersen. Ben burada seni beklerim." dedi bir çırpıda Ron.

Hermione derin nefesler alarak kütüphaneden çıktı. Hava epeyce kararmış olmalıydı. Kaç saattir o ödev üzerinde uğraşıyordu emin değildi ama sırtının ağrıması için yeterli bir süre olduğu kesindi. Rahatsız edici cübbesi ensesini, kollarını, açıkta kalan gerdanını kaşındırıyordu. Eli tekrar ensesine gittiğinde o kadar sert kaşıdı ki bir an kanamış olabileceğini bile düşündü. Bu cübbeyi yeni almıştı. Geçen yıl ki cübbesi artık ona olmuyordu bu nedenle Diagon Yolu'nda açık kalmayı başarabilen küçük bir dükkandan kendine almıştı. Anlaşılan yapıldığı madde onda alerjiye neden olmuştu. Kısa zamanda Bayan Pomfrey'e görünse iyi olacaktı.

Bu düşünceler eşliğinde meşalelerin aydınlattığı uzun holü geçerek köşeden döndü ve kendini bahçeye atmayı başardı. Saat düşündüğünden de geç olmuş olmalıydı. Dolunay, bulutsuz havada asılı kalmış gibi duruyordu. Gece kapkaranlık bir örtü gibi Hogwarts'ı kuşatmıştı. Havada keskin sayılabilecek soğuk bir rüzgar vardı. Ama Hermione bu soğukluğu o kadar hissedemedi. Bu esinti ona tatlı gelmişti. Adımlarını boş bahçede büyük bir ağacın dibine yönlendirdi. Sırtını ağaca yaslayarak çimlerin üzerine oturdu.

MudPureBlood | Draco Malfoy & Hermione GrangerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin