45 gün sonra...
Bugün arefeydi ve millet alışveriş peşine düşmüştü. Neyseki bizim alışveriş işini Mehmet dün halletti. Baklavamıda annemle kaynanam açıyor. Kısacası bu bayram bana hiç iş kalmadı. Canım şeker çekince minik adımlarla mutfağa geldim. Mehmet hem çikolatalı hemde sakızlı şeker almıştı. Hangisini canım isterse artık. Sakızlıdan bir tane ağzıma attım. Bayramları bu yüzden seviyorum işte. Ah söylemeyi unuttum. Mehmetim birde bana bayramlık almıştı. Mavi gözlerimi ortaya çıkarsın diye düz mavi geniş bir elbise almıştı. Tuhaftır ancak düşünüp mavi bandanada almış. Ayakkabıyı ise es geçmiş. Hamilelikten ayaklarım şiştiği için giymek sorun oluyordu. Eğilip ayaklarıma bakmaya çalıştım ancak karnımdan göremiyorum.
Tam oturma odasına yeni girmiştim ki bacaklarımın arasından giden suyu hissettim. Galiba hamileliğim yüzünden tuvaletimide tutamıyordum. Daha bu düşünce aklımdan geçiyorken karnıma saplanan ağrıyla nefesim kesildi. Aynı anda da suyum çoğalmıştı. Altıma etmiyordum doğumum başlamıştı. Normalde Mehmet evde olmadığı zaman Aynur gelirdi. Tek kalmayayım doğum başlar diye. Şansa bugün baklava malzemelerini annemlere götürmeye gitti.
Yeniden sancı saplanınca hem acıdan hemde korkudan çığlık attım. Tek başıma doğum yapmak istemiyorum. Dış kapının zilini duyunca bu defa avazım çıktığı kadar bağırdım. Nefessiz kalınca bu defa derin nefesler almaya başladım. Çelik kapı tekmelenirken Mehmetin sesini duydum.
"Dayan Gülüm geliyorum. " telaşı ve korkusu sesine yansımıştı. Bense yerde boylu boyunca uzanmış diğer sancı gelmesin diye dua ediyordum. Tam kapı tekmeye dayanamayıp açılmıştı ki yeniden karnıma sancı girdi. O kadar şiddetliydi ki gözlerim kararıp nefesim kesildi. "Gülüm bana bak. " gözlerim Mehmete kaydı. İri iri açtığı gözleriyle benden çıkan suya bakıyordu.
"Mehmet hastaneye gidelim. " ağlamaktan boğuk çıkan sesimi anlamış ve beni kucağına almıştı. Titreyen bedenini bedenimde hissediyordum. Belliki çığlığım ve yerde öylece uzanışım onu korkutmuştu. Kapı öylece açık şekilde evden çıktı. Merdivenleri inerken yeniden acı saplanınca bağırmaktan utandığım için Mehmetin gömleğini sıkıp dişlerimi dudaklarıma geçirdim.
"Gülüm benimle konuş Allah rızası için. Delirmek üzereyim. " dur bir Mehmet. Zaten acıdan ölmek üzere olanda benim. Dış kapıya çıkmasıyla bağırması bir oldu. "Zeyid arabanı getir Zeyid. " Mehmetin bağırışı ile bir çok kafa dışarı çıktı. Öyleki bunların arasında annemlerde vardı. Tuhaftır ancak sancı hala bedenime vurmamıştı.
"Gülümser kızım. " annemin sesini umursamadım bile. Öylece Mehmetin kucağında gökyüzünü izliyordum.
"Sana Gülümü yanlız bırakma demiştim Aynur. Melahat annemlere gittiğini görüp eve gitmesem. Başlayacağım şimdi yapacağınız baklavaya. " Mehmetin yeniden gür sesini duyunca ona döndüm. Onunda korku dolu gözleri mavilerimi bulmuştu. Tam iyiyim korkma demek için ağzımı açmıştım ki giren sancı ile Mehmetin kucağında iki büklüm oldum ve bu defa çığlığımı bastıramadım.
"Zeyiiiiiid. " Mehmetin mahalleyi ayağa kaldıran bağırışı ile araba sesi duyuldu. Ne ara arabaya bindik ne ara hastaneye geldik hiç hatırlamıyorum. Tek bildiğim şuan doktorun bana doğum yaptırmaya çalışması.
"Derin nefesler alıp ıkın. " bedenimde güç kalmadı ki o dediğini yapayım. Doktorun ikazlarını duysamda tek yapabildiğim nefes almaya çalışmak. Öylece uzanıyordum. "Ikınman gerekiyor. " doktorun en son bana bağırmasıyla kendimi biraz zorladım ancak gücüm yoktu. "Bebeğini kaybetmek istemiyorsan ıkın. " doktor bebeği çıkarmayı bırakmış beni fırçalıyordu.
Ellerimi yumruk yapıp kendimi zorladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Tutam Eski (Tamamlandı)
Genç KurguEskilerin sıcacık mahallelerine ve aşklarına götürmeye geldim sizi. Aşkın değerinin bilindiği zor zamanlara hadi hep birlikte gidelim. Mahallenin sıcak atmosferine davetlisiniz. Yanlız şimdiki zaman aşkını beklemeyin kitapta. O zamanlar bırak el ele...