11. Bölüm

153 23 0
                                    

Bahar mevsiminin ortalarına geldiğimiz günlerde babamın yaşının ilerlemesinden ve kardeşimin okulu olması dolayısıyla hediyelik eşya dükkanını her sabah ben açıyordum.

Her sabah yürüyerek evden çıkıyor sabahın sessiz sakin her şeyden uzak havasını içime çekiyordum. Bahar mevsimin gelişiyle de içimi saran güneşli havaların verdiği büyük bir mutlulukla her sabah dükkana gelmek çok güzel bir histi.

Ayvalık' ın rengarenk evlerinin bulunduğu dar, rengarenk ciceklerle bezeli sokaklarının arasında ilerlerken bu mutluluğun bünyeme biraz fazla geldiğinin farkındaydım.

Dükkanda yeniden çalışmaya başladığım için kendime yeni bir bisiklet almıştım. Eskiden buraya yaz tatillerinde ya da hafta sonların da gelip babama dükkanda yardım ederdim. İşte o günlerde babamla mavi bir bisiklet almıştım. Onunla dükkana kadar giderken ne kadar da heyecanlı ve mutluydum. Gelen turistlerle konuşmaya çalışır onlara rehberlik ederdim. O zamanlar gözlerim de çocuksu bir mutluluk vardı. Hafta sonlarını ya da yaz tatillerini iple çekerdim.

Bazen gidip köşede ki dondurmacıdan bir külah vanılyalı ve çikolatalı dondurma alırdım. Daha sonra deniz kenarına inip bir kayanın üzerine oturur hayallere dalardım. O günlerde çok fazla arkadaşım yoktu. Genellikle yalnız kalmayı tercih ederdim. Böyle zamanlarda her seferinde gittiğim gizli bir yerim vardı. Ağaçların arasimında tepede, tam da karşı da denizi gören bir yerdi.

Canım her sıkıldığında, her mutlu olduğumda, uzaklara dalmak istediğimde ya da dükkanda yorulduğum günler de mavi bisikletine atlar köşede ki bir bakkaldan yiyecek bir şeyler alıp sepetime doldurduktan sonra soluğu tepedeki köşemde alırdım.

Bu yeri kimselere anlatmamıştım, Herkeslerden sır gibi saklıyordum. Biri gelirde burayı keşfeder ve büyüsü bozulur diye öyle çok korkardım ki bisikletle gelirken sürekli arkama bakardım birileri beni takip edipte burayı bulamasın diye. Çocukça bir şey di belki de ama orası benim gizli sığınağımdı. Ve koruma gereği hissediyordum.

O kadar hayallere dalmıştım ki dükkanın önünden geçtiğimin farkında bile değildim. Yeniden geriye dönüp dükkanın önüne geldiğimde sırt çantam da ki anahtarı çıkarıp kapıyı açtım.

Aslında başka bir yerde çalışıp kendi mesleğimi yapabilirdim. Ama uzun zaman sonra kendimi yeniden burada görmek bana bilgisayar başında saatler harcamaktan çok daha iyi geliyordu. Belki daha sonra yeniden kendi mesleğimi yapacaktım ama şu an için ufukta öyle bir plan görünmüyordu.

İçeri geçip bir süre etrafı havalandırdıktan sonra ilk önce bilgisayardan bir radyo açıp daha sonra çay yapmak üzere köşede küçük mutfağa yönelip musluktan çaydanlığa biraz su koyduktan sonra ocağın altını yaktım. Geri döndüğümde annemin sabah kahvakti için hazırladığı saklama kaplarını alıp yenuden mutfağa yöneldim.

İçeri girdiğimde radyo da çalan şarkının sözleri bütün dükkanı dolduruyordu. Bir süre şarkıya kulak verdiğimde içimde tuhaf bir şeylerin olduğunu sezinledim.

Elimde ki tabakları masanın üzerine bırakırken müzik beni sanki alıp başka diyarlara götürmüştü. Sanki bir kuş olmuşta İsviçre semalarında uçuyordum. Ve konacagim yerde belliydi.

Kış Meleği' nin camına konmuş Melek' in o güzel yüzünü izliyordum. Bir an onun hayalini canlandıramadığımı fark ettim. Sonra bir an da telelfonu elime alıp galerinden onun resimlerinin olduğu bölüme girip yeniden yüzünün her ayrıntısını hafızama kazıdım.

Kış Meleği ( Tamamlandı. )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin