4. Bölüm

290 33 3
                                    

Kuzenim Emre'nin içinde bulunduğum hatta gördüğüm bir resimle ortaya çıkan bu durum karşısında İsviçre'ye gelmem için gönderdiği davet kabul edip oraya gitmek belki de benim için çok ta mantıklı bir karar olmamıştı. Hele ki benim gibi kıştan hiç haz etmeyen biri için bu oldukça mantıksız olmuştu.

Önümüzün kış olduğunu bile bile alplerin eteklerine gidiyordum. Bundan başka verdiğim daha yanlış bir karar ne olabilirdi ki. Ama düşündüğüm zamanda bu teklif bana cazip gelmişti bu benim için bir nevi kafa tatili olacaktı.

Bundan böyle hayatı akışına bırakıp yaşayacaktım.

Uçakta ki yerimi aldığımda saatlerce sürecek olacak yolculuğun başlaması için sabırsızlıkla ve büyük bir heyecanla bekliyordum. Bir süre sonra artık uçuş için hazır olduğumuzu belirten bir anons geldikten sonra geriye yaslanıp birkaç saat sürecek olan bir yolculuğun tadını çıkarmaya koyuldum.

Saatler sonra uçak Bern de bulunan bir havaalanına yaklaştığımızda gelen anonsla birlikte uçak iniş yapmıştı. Oturduğum koltuktan kalkıp çıkışa doğru ilerledim merdivenlerden inerken beni daha önce içinde bulunmadığım bambaşka bir dünya karşılıyordu.

Cizgifilmlere konu olan Heidi nin ülkesine ayak basmıştım. Belki bu gün ben de alplere çıkıp onun gibi keçilerle bir arada bir macera yaşardım kim bilir.

Pistin sonuna ulaştığımda çıkışta kuzenim Emre ile karşılaştım. Geliş saatimi bildiği için çok önceden beni beklemeye gelmişti.

"Ali hoşgeldin."

"Hoş bulduk Emre."

Küçük bir hoşgeldin sohbetinden sonra çantamı elime alıp hava alanının biraz ilerisinde duran arabaya doğru ilerledik. Geldiğimizde Arabada uzun siyah saçlarını at kuyruğu yapmış uzun kahverengi bir hırka giyen, kahverengi gözlü, bize doğru gülümseyen bir kız gördüm. Başlangıçta kim olduğunu tam olarak çıkaramasam da biraz daha dikkatli bakınca bunun Emre' nin eşi olduğunu gördüm. Üç sene önce evlenmişler di. Emre şu an yirmi sekiz yaşındaydı.

İki sene önce gelip birkaç gün bizde kalmışlardı.

"Hoş geldin Ali."

"Hoşbulduk Gökçe."

"Hadi eve gidelim artık."

Ben arka koltuğa, onlarda ön koltuklara oturup hep birlikte Emre' nin evine doğru yola koyulmuştuk. Buraya ilk kez geldiğim için biraz garip hissetmiştim. İlk kez dilini bile bilmediğim bir ülkede bulunmanın tuhaf bir heyecanla karışık korkusu vardı.

Sokaklar arasında ilerlerken bir yandan Emre ve Gökçe ile sohbet ediyor diğer yandan da ilk kez geldiğim bu şehrin yeşile bezenmiş manzarasının tadını çıkarıyordum.

Burada ki çoğu şey Türkiye'den çok farklıydı. Farklı ve güzel bir havası vardı ama benim için Türkiye her zaman zirvedeydi. Altstadt' a (eski şehir) bir süre sonra geldiğimizde bu kentin farklı ve otantik havasını soluyordum.

Sokak aralarında ilerlerken Altstadt' ın bu otantik havası beni kendine çekmeye yetmişti. Kentin ortasında kenti ikiye ayıran nehir ve nehir kıyısında ki eski evler oldukça güzel ve farklı bir görüntüye sahipti. Bakıldığında her ne kadar eski gibi görünse de hâlâ içinde yeni ve farklı duygular hissettiriyordu.

Yolculuğumuzun sonuna geldiğimizde ise eski evlerden birinin önünde durup arabadan eşyalarımı almaya koyulduk. Emre, aslında burada kalmadıklarını benim için birkaç günlüğüne sevebileceğimi düşündükleri için bir ev kiraladıklarını söylemişti.

Kış Meleği ( Tamamlandı. )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin