18. Bölüm

95 17 11
                                    

Günler hızla ilerlemiş yeni yıla sayılı saatler kalmıştı. Kafe bugün her zamankinden daha yoğundu. Sabahtan beri oturmak için neredeyse zaman bulamamıştık. Bir ara Meleğe baktığımda yorgunluktan ayakta zor duruyordu. Bu yüzden Gökçe ve Emre de bize yardıma gelmişlerdi.

O gün Meleğin bana dostuz demesinden sonra ona karşı biraz daha mesafemi korumaya çalışmıştım. Her ne kadar bunu başarmak ta zorluk yaşamış olsam da zamanı gelince bunu onu söyleyecektim. Çünkü biliyordum ki eğer bu kez de aynı şeyleri yaşarsam toparlanmam hiç te kolay olmayacaktı.

Saatler neredeyse gece yarısını göstermeye başladığında kalabalık yavaş yavaş dağılmaya başlıyordu. Müşteriler giderken her zamanki köşeme oturup günün yorgunluğu çıkarıyordum. Etrafı incelerken gözüme Gökçe ve Melek ilişmişti. Melek Gökçe' nin kulağına eğilmiş bir şeyler söyledikten sonra montunu ve beresini alıp kafeden çıktığında yol boyu geriye dönmeden ilerledi.

Gökçe' nin yanına gidip merakla, "Melek nereye gitti?" Diye sordum.

"Ha şey O genelde yılın bu zamanında müşteriler dağılınca gider. Yalnız kalmayı tercih ediyor."

"Ama bildiğim kadarıyla burada bir tanıdığı yok sizin dışınızda. Yalnız kalmasına neden izin veriyorsunuz?"

"Bak Ali Meleği henüz tanımıyorsun bu yüzden kararına saygı duymalısın zaten biz de birazdan eve geçeriz. Burada yapacak bur iş kalmadı."

Zaten yeni yıl kutlamalarını sevmezdim ama konu bu değildi. Meleğin bir an da ortadan kaybolması hiçte içime sinmemişti. Hele de o gün yaşanılan olaydan sonra onu yalnız bırakmak istemiyordum. Acaba şimdi neredeydi. Evinin yolunu bile bilmiyordum hoş bilsem bile ne söyleyecektim ki? O yokken bu kafenin bir anlamı yoktu ki benim için Gökçe' ye çıkmak istediğimi söyleyip kendimi sokağa attım. Karla kaplı sokaklarda ilerlerken yollara dökülmüş insan kalabalığı içinde kendimi o kadar yalnız hissediyirdum ki.

Sokaklar rengarenk ışıklarla renklendirilmişti güya herkes mutluydu ama tüm bunlar belki de içi boş mutluluktan ibaretti. Yürümeye devam ettikçe içimin daraldığını hissediyordum. Nedenini bilmediğim şekilde tüm bu yabancısı olduğum sokalardan, insanlardan, bu ülkeden uzaklaşmak ve bir daha geriye dönmek istiyordum. Sanki her geçen gün daha çok bağlanıyordum Meleğe. Ama buna ne kadar devam edebileceğimi bilmiyordum. O beni dostu arkadaşı olarak görüyorken bunu devam ettirmek ne kadarda zordu. Ah be Melek keşke sende beni böyle girebilsen. Ama buna seni zorlayamam ki bunu geçmişte büyük bir hayal kırıklığı ile ödemiştim. Şimdi ise durum eskisinden çok daha farklıydı. Meleğe çok farklı duygularla bağlanmıştım.

Sokakta yürümeye devam ettikçe içim daralmaya, sokaklar, insanlar üstüme üstüme gelmeye devam ediyordu.

"Ah be Melek."

Deyip ayağımı yere vurduğumda etrafıma bakındığımda nereye geldiğimin farkında bile değildim. Burası kafenin olduğu sokaktan epey uzakta bir yerdeydi. Etrafıma bakınmaya devam ederken biraz ileri de bir buz pateni sahası görmüştüm. Bütün ışıklar sönmüş sadece paten alanını gösteren ışıklar yanıyordu. Sahada da sadece birkaç kişi vardı.

Sahaya yaklaşıp paten yapan çiftleri izlemeye koyulmuştum. İçeriden duyulan bir müzik eşliğinde hep birlikte buz pateni yapıyorlardı. Hepsi de çok mutlu hepsi de sevdikleri ile bir aradaydı. Biraz daha yakından izlemek için tribüne doğru ilerleyip koltuklardan birisine yerleştim. Daha sonra cebimde ki kulaklığımı ve telefonumu çıkarıp sevdiğim bir müzik açıp paten yapanları izlemeye devam ettim.

Kış Meleği ( Tamamlandı. )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin