7. Bölüm

195 23 1
                                    

Aynı kitabın sayfalarını yeniden bir bir çevirip okumaya devam ederken. Dün okurken dikkat etmediğim ufak detayları fark etmiştim. Dakikalar sonra kitaptan başımı kaldırdığımda zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştım. Bu süre içerisinde de sanırım çok fazla şey içmiştim. Arka arkaya kahve, çay, bitki cayları derken midem alt üst olmaya başladığında artık buradan kalakmam gerektiğini düşünüp olduğum yerden kalktıktan sonra kitapların olduğu raflara doğru yönelip, kitabı aldığım rafa yeniden yerleştirdim. Daha sonra yönümü kasaya doğru çeviri hesabı ödemeye gittim. Kasaya yaklaştığımda Melek kenardaki bilgisayardan bir şeylere bakıyordu.

"Hesabı alabilir miyim?"

"A tabii. Kitap akıcı olmalı bu kadar okuduğunda göre bitirmiş olmalısın."

"Evet güzel bir kitap."

"Al bakalım hesap."

Elinde ki kağıdı bana uzattığında nasıl bu kadar çok şey aldığımı şu an da idrak edebiliyordum. Hesapta seksen Euro yazıyordu.

"Ben bu kadar şey aldım mı ya?"

"Efendim."

"Bunları ne zaman aldığının farkında değilim."

"Kitaba biraz fazla daldın sanırım. Bu yüzden her seferinde yeni bir sipariş verdin."

"Hadi ya. Neyse artık yapacak bir şey yok."

Cebime uzandığımda o an cüzdanımı da evde unuttuğumu fark ettim. Bütün ceplerime bakmama rağmen yanımda para yoktu. Sonra bir ara Meleğe dönüp baktığımda başı hâlâ bilgisayarda bir şeylerle uğraşıyordu.

"Sanırım bir şey itiraf etmem gerekiyor. Cüzdanım evde kalmış eğer sorun olmayacaksa gidip hemen getirebilirim."

"Hayır olmaz. Şu an istiyorum."

Gerilmiş bir halde Meleğin yüzüne bakarken, sonra bana dönüp, "Tamam sakin ol. Sorun değil. Bir daha ki gelişinde ödersin."

"Teşekkür ederim."

"İyi günler."

"Kolay gelsin."

Meleği arkamda bırakıp giderken nasıl oldu da bugün bunca aksiliğin bir araya geldiğini düşünüyordum. Kapıdan adımımı atmış yol boyu ilerlerken bir an da kar şiddetini giderek artırmaya başlamıştı. Başlangıçta buna aldırış etmeden de ilerledikçe yoğun bir tipinin altında kalmıştım. Her ne kadar ilerlemeye çalışsam da karın getirdiği yoğun sis ve kar taneleri yüzünden yönümü bulmakta zorlandığım da artık daha fazla ilerleyemeyeceğimi anlayıp yeniden kafeye doğru yöneldim. Neyse ki tipi ben daha ilerleyemeden başlamıştı. Yoksa bu yoğun tipi altında yönümü bulamadan donup kalacaktım.

Bir süre etrafa bakıp nereye gitmem gerektiği konusunda gözlerimi karın etkisiyle kısmış bakarken nihayet sokak lambalarının ışığını fadrk ettiğimde yönümü o tarafa doğru çevirip hızla ilerledim. Bir süre boyunca bu şekilde ilerledikten sonra nihayet kafenin ışıklarını gördüğümde hızımı artırıp basamaklara yaklaştığımda nasıl bir an da bu kadar karla kaplandığına şaşırmıştım.

Elimi karla kaplanmış korkuluklara tutunup basamaklardan çıktıktan sonra hızla kendimi kafenin kapısından içeri attığımda karşımda endişeli gözlerle bakan Melek ile karşılaştım.

"İyi misin?"

"Merak etme sadece kar fırtınasına yakalandım. Ama bu durum benim hiç te hoşuma giden bir durum değil."

"Sen de şu karı sevmeyenlerdensin anlaşılan. Gel. Bak orada ısıtıcı var üzerini kurutursun."

"Evet karla pek aram yok. Zaten neden buradayım onu da bilmiyorum."

Kış Meleği ( Tamamlandı. )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin