Saatlerce o pistte vakit geçirdikten sonra eve gitmek o kadar zoruma gidiyordu ki ama yapabileceğim bir şey yoktu. Sırf yol bitmesin diye yolumuzu uzatıp yavaş yavaş sessizce ilerleye devam ediyorduk. Sanırım bu yan yana sesizce yürümeler veya aynı masada oturmalar aramızda oluşturduğumuz bir iletişimdi. Kim bilir belki de konuşmadan da anlaşabiliyorduk.
"Ali sana bir şey söylemek istiyorum."
"Tabii ki söyleyebilirsin."
"Ben hayatımla ilgili bütün her şeyi sana anlattım ama bende seni merak ediyorum. Bir şeylerin başlaması için birbirimizi tanımalıyız."
"Haklısın. O zaman madem ki bazı şeyleri her şeyin başladığı yerde anlatıyoruz. O zaman sen de beni yarın akşam Kış Meleği' nde bekle."
Yüzüne o görünce mutlu olduğum tebessümü yerleştirip, "Tamam anlaştık. Yarın patron sensin o zaman." Dediğinde o an benim de yüzümde büyük bir tebessüm oluşmuştu.
"Ali biliyor musun çok güzel gülüyorsun."
"Ne garip ben de sen gülümsediğinde aynı şeyleri hissediyorum. Sen gülünce ben de çok mutlu oluyorum."
Gülüşünü gizlemeye çalışarak başını farklı bir yöne çevirdiğinde yeniden bana dönüp "Şu tüm bunlara inanmak o kadar zorki sanki bir rüyanın içindeymişimde her an uyanacakmışım gibi hissediyorum. Hayat çok garip yıllar önce seni görüp kendi içimde yaşarken yıllar sonra karşıma yeniden seni çıkardı." Dedi.
"Belki de kaderimiz de birarada olmak vardı. Ne dersin? Belki de birlikte yaşlanacağımız günlerimiz vardır."
Utançla başını başka bir yöne çevirdiğinde, "Şey geç oldu ben artık eve geçsem iyi olacak." Dedi. Yavaşça yanımdan uzaklaşırken başını hafifçe arkaya doğru uzatıp, "Sanırım artık mucizelere inanmak istiyorum bana biraz daha izin ver lütfen." Deyip hızla oradan uzaklaştı.
Arkasından bağırarak, "Merak etme o günler çok yakındır." Dedim. " Mucizelere inanmaya devam et."
Yüzüme yerleşen kocaman gülümseme ile evinin ışıkları yanana dek bekledikten sonra sokak boyunca yavaş yavaş bugünü düşünerek ilerlemeye devam ettim. Eve döndüğümde meraklı gözlerle bana bakan bir çift Emre ve Gökçe gördüm. Gökçe' nin sözleriyle yüzümü bir an refleksle ona döndüm.
"Ali sen neden mutlusun bu kadar demek sonunda Melek ile bir şeyler oldu. Anlat hemen."
"Ne ne diyorsun yani evet. Melek bana her şeyi anlattı aslında o da beni seviyormuş biliyor musun? Üstelik bu yeni olan bir şey değilmiş."
"Nasıl yani gel şöyle oturalım anlat bana."
Üçümüz de birlikte şöminenin karşısında ki koltuklarda yerimizi aldıktan sonra yarım kalan konuşmamı sürdürmeye devam ettim.
"Biz onunla daha önce aynı üniversitede okumuşuz bundan haberim bile yoktu bir gün sahilde dolaşırken bir başına deniz kenarında oturmuş ağlayan bir kız gördüm. Ama başında şapka olduğu için yüzünü tam olarak görememiştim yardımcı olabileceğim bir şey olup olmadığını sorduğumda sadece teşekkür etmisti. Aslında biliyormusunuz o gün o kızı çok merak etmiştim. Kendi kendime Allah bilir ne derdi vardı diye meraklanmıştım. Sonra aradan bir gün geçti okulun önüne geldiğimde kartımı kaybettiğimi fark ettiğimde karşıdan bir kız gelip kartımın onda olduğunu söyledi. Sonra bana o gün sahilde ki kız olduğunu söylediğinde içten içe onu karşımda gördüğüm için şevinmistim aslında iyi olduğunu gördüğüm için. Bana teşekkür edip öylece gitti. Sonra da onu bir daha görmedim. İşte o kız Melekmiş o dönemlerde uzaktan uzağa beni izlemeye başlamış. Sonra mezun olunca o her zaman gittiğim lokantada çalışıyormuş hatta teyzesine aitmiş orası. Beni Gamze ile görünce izlemekten vazgeçmiş işte sonra da buraya yerleşmiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kış Meleği ( Tamamlandı. )
RomanceAli tam da evleneceği gün sevdiği kadın ortadan kaybolunca büyük bir mutsuzluğa kapılır. Kuzeninden gelen bir haber ile İsviçre' ye tatile gittiğinde beklenmedik bir şekilde karşısına çıkan Melek ile asıl aşkı bulur. Ali ve Meleğin İsviçre de başlay...