5. Bölüm

265 28 5
                                    

Ahşap iki katlı evlerin arasında ki taşlı yolda bir süre daha ilerledikten sonra karşımda Emre' nin bahsettiği evi görmüştüm. Ev dağın yamacına yakın bir yerde etrafı tahta çitlerle çevrili iki katlı ahşap ve taştan oluşan bir evdi.

Bahçe kapısına yaklaştığımda içeriden Gökçe' nin sesini duyabiliyordum.

"Ali nihayet yolu bulabilmişsin. Kusura bakma burada işler biraz yoğun malum sezon başlamak üzere bu yüzden sana eşlik edemeden döndük."

"Sorun değil Gökçe."

"Nasıl evi bulman kolay oldu mu?"

"Pek değil aslında ama aşağıda birilerinden yardım aldım."

"Tamam o zaman buna sevindim. Emre içeri de hadi sen de geç."

"Tamam geliyorum."

Gökçe' nin gösterdiği yere doğru ilerlediğimde evin yarısını kaplayan geniş bir balkon olduğunu gördüm. Balkon boyunca ilerledikten sonra nihayet evin giriş kapısına ulaşıp büyük ahşap kapıdan içeri girdiğimde karşımda çokta büyük sayılmayan ama geniş bir salon gördüm. İçeride ki eşyaların bir kısmı tıpkı evin olduğu gibi ahşaptan oluşuyordu. Karşıda taştan yapılma şöminenin başında duran Emre' ye doğru yaklaşıp, "Nihayet evi bulabildim." Dedim.

"Ali gelebilmişsin. Üzgünüm.."

"Sorun değil Gökçe bahsetti. Zaten şu an buradayım. Hem tek başına biraz etrafı keşfetmek benim içinde güzel oldu."

"Bu çok iyi. Ben de seni öylece bıraktığımız için kendimi kötü hissetmiştim. Gel ısın biraz üşümüş olmalısın. Kış kapıdadır. Yakında kar yağmaya başlar."

"Ne kadar da güzel bir haber bu(!)."

"Kışı sevmediğini biliyorum ama emin ol bundan sonra seveceksin."

"Umarım öyle olur."

Şömineyi yakmaya çalışan Emre' nin yanında bir süre oturduktan sonra bir ara gözüm pencereye ilişmişti. Pencereden dışarı baktığımda beni görkemli Alpler karşılıyordu. İlk geldiğimde burayı fark etmemiştim. Dağ ne kadar da yüksek duruyordu. Emre' yi geride bırakıp bir süre bahçeden dolaşmak istediğimi söyledikten sonra kapıdan dışarı adımımı attığımda buranın ne kadar soğuk olduğunu henüz fark ediyordum.

Dışarı çıkar çıkmaz esen rüzgar beni üşütmeye yetmişti bile. Ama bu kez havaya aldırmadan çitleri geride bırakıp dağın eteklerine doğru ilerlemeye başladım. Ama arkama dönüp baktığımda o kadar yürümeme karşın aslında o kadar da yol kat edemediğimi fark etmiştim. Dağ o kadar yüksekti ki ancak bu kadar yol alabilmiştim.

Buradan bakıldığında Gstadt' ın bütün evlerini görebiliyordum. Bu yeşilin içinde ki kahverengi ahşapla karışan küçük evlerin manzarası bu açıdan çok daha farklı görünüyordu. Kasım ortalarındaydık henüz ama dağın en tepesine bakıldığında sanki kış tamamen gelmiş gibi beyaza kaplanmaya başlayan dağın zirveleri görüyordu.

Biraz ileride yeşil otların üzerine oturup etrafı seyre daldım. Belki de hayatımda ilk kez soğuktan şikayet etmiyordum. Esen rüzgara inat öylece oturmuş etrafı izlemeye devam ediyordum. Buradan bakıldığında aşağıda kalan Emre ve Gökçe' nin evi ne kadar da küçük görünüyordu. Ne kadar burada kaldığımın farkına bile değildim. Saatlerdir burada oturuyor olmama karşın vaktin nasıl geçtiğini anlayamadan öylece oturdugumu fark ettiğimde saat çoktan akşamı bulmuştu.

Bunu ancak soğuktan titremeye başladığımda anladım. Başlangıçta buna alıştığımı düşünmeye başlamıştım ama anladım ki hala kışla barışık değilim.

Kış Meleği ( Tamamlandı. )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin