0.9

2.2K 150 78
                                    

NUMARADAN


Ertesi gün yürüyerek provaya giderken Mark'ın özrü hâlâ kulaklarımda çınlıyordu. Özür dilemesinin, bir şeyleri kafamda bitirmemi sağlayacağını sanıyordum ama öyle olmamıştı. Aksine içimde tuhaf, yoğun bir endişe yaratmıştı.

Derin bir nefes verdim ve omuzlarımı geriye attım.

En kötü ne olabilirdi ki? Dediklerini gerçekten kastetmediğini mi söyleyecekti?

Bilinçaltım, sesini Jungwoo'nunkine sinir bozucu derecede benzeterek, Hayır, diye fısıldadı. Asıl, dediklerini kastettiğini söyleseydi durum daha beter olurdu, çünkü o zaman ya onu kabul etmeye ya da ondan vazgeçmeye karar vermek zorunda kalırdın. Gerçekçi olursak, bu iki seçenek de ödünü patlatıyor.

Dişlerimi gıcırdattım.

Bilinçaltımdaki Jungwoo da, gerçek hayattaki Jungwoo kadar sinir bozucuydu. Böyle olacağını kim bilebilirdi ki?

Tiyatroya vardığımda bugünün provasını düşünüyordum. Bugün seks sahnesiyle sonrasındaki sabah sahnesindeki duruşları ve hareketleri canlandırarak ayarlama yapmamız gerekiyordu. Mark'ın ellerini bedenimde gezdirişine dair görüntüler kafamda canlanınca ürperdim.

Yüce Tanrım!

Numaradan olsun ya da olmasın onun beni tahrik etmesi fikri bile içimde bir şeylerin beklentiyle sessizce alkış tutmasına neden olmaya yeterdi.

Derin bir nefes aldım ve kapıyı çekip açtım. Salona girdiğimde, olağanüstü kafein meleği Jisung bana kahvemi uzattı. Çantamı bırakıp kahveyi yudumlarken, Mark berbat derecede akşamdan kalma olması gereken birine göre fazla güzel görünerek önümde belirdi.

Alçak sesle, "Selam," dedi.

"Selam."

Birkaç saniye tuhaf bir sessizlik içinde öylece durduk.

Aşağı, ellerine doğru bakarak, "Eee?" dedi.

Sırf çekememezlikten, "Şey, evet. Bu sabah berbat görünüyorsun," dedim.

"Teşekkürler. Sanırım bir şişe içkiyi eskisi kadar kaldıramıyorum."

"Yazık olmuş. Bunu özgeçmişinde özel yetenek olarak belirtmemiş miydin?"

"Evet. Bunu daha önce bir rol için kullanmam gerekmedi hiç ama araştırma amaçlı sık sık yaptım."

"Eminim öyledir. Çok önemli sarhoş araştırması."

"Evet." Gülümsedi. Gülümsemesi sinir bozucu derecede etkileyici, tek yanağında beliren ve tatlı sayılabilecek türden bir gülümsemeydi.

"Bak," dedi. "Dün gece tam olarak ne derecede bir pislik gibi davrandım? Yalan söyleyip, 'Hiç öyle davranmadın,' demekten çekinme, çünkü içimde çok kötü olduğuna dair bir his var."

Neredeyse kahvemi düşürecektim. "Hatırlamıyor musun?"

Yutkundu. "Hayır. Hatırlıyorum. Sadece... telefonu kapattıktan sonra ne kadar güldüğünden emin değilim. Güldüysen de seni suçlayamam."

Bir kez olsun dürüst olmaya çalışarak, "Hiç gülmedim," dedim. "Özür dilediğin için, kendimi hayal görmediğime ikna etmekten başka bir şey yapamayacak kadar şok olmuştum."

Kafasını salladı. "Evet. Sanırım bu konuda sorunlarım var. Bu üzerinde çalıştığım şeylerden birisi."

"Biz birlikteyken üzerinde çalışmaman büyük talihsizlik."

All The Things He Said ||  MarkhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin