2.7

931 91 63
                                    

YAVAŞ YAVAŞ ÇÖKMEK


Sevdiğiniz birisinin yavaş yavaş çöktüğünü görürseniz ne yaparsınız?

Durdurmaya çalışır mısınız?

Tabii ki de çalışırsınız.

Mark'a bu kadar çok çabalamak zorunda olmadığını, bana çiçek getirmese de, beni dışarı çıkarmasa da ona çok değer verdiğimi söyledim. Yine de bu konuda konuşmayı reddediyordu. Tekrar hiç konuşmadığı, dokunmadığı, içine kapandığı bir döneme girmiştik.

Bir akşam dışarıda siren sesi duyup dışarı çıktığımızda yolun aşağısındaki bir binanın önünde bir ambulans gördük. Orada toplanan insanlara yaklaştığımızda Jisoo'yu görsel sanatlarda okuyan Lisa diye bir kızla konuşurken gördüm.

"Ne olmuş?" diye sorup paltoma sıkıca sarındım ve binaya baktım.

Jisoo'nun yüzünde ciddi bir ifade vardı. "Aşırı doz. Sağlık görevlileri onu hayata döndürdüler ama bir süre her şey pamuk ipliğine bağlıydı."

"Aman Tanrım! Kimmiş?"

Jisoo'nun gözleri Mark'a kaydı. "Huang Renjun. Tiyatro bölümü ikinci sınıf öğrencisi. Bu, seni sürekli rahatsız eden çocuk değil mi? Hani Mark'ın eski sevgilisi?"

Mark'a döndüm. Yüzü hayalet görmüş gibiydi. "Doğru. Bu o."

Tam bir şey söyleyecektim ki kapılar açıldı ve görevliler tekerlekli bir sedyeyi kaldırıma doğru sürdüler. Herkes görmek için boynunu uzatıyordu. Renjun'un solgun yüzünü oksijen maskesi kapatsa da çok kötü bir durumda olduğu belliydi.

Mark sağlık görevlilerinin yanma gitmek için insanları iterek geçti. "İyileşecek mi?" diye sordu.

Kadın sağlık görevlisi onu şöyle bir inceledikten sonra, "Erkek arkadaşı mısınız?" diye sordu.

Mark'ın yüz ifadesi ciddileşti. "Hayır."

"Durumu sabit. Size tek söyleyebileceğim bu."

"Kasıtlı olarak mı aşırı doz almış?"

"Bunu söylemek bize düşmez."

"Peki neyi aşırı dozda almış?"

"Özür dilerim. Bu konuda daha fazla bilgi veremem. Şimdi onu White Plains Hastanesi'ne götürüyoruz. Orada bazı testler yapacaklar."

Sağlık görevlisi Mark'ın yanından geçip partneriyle Renjun'u içeriye koyabilmek için ambulansın kapısını açtı.

Ambulans uzaklaşırken Mark'ın elini tuttum. Işıkları yanıp sönüyor ve sireni çalıyordu. Mark yüzünde ciddi bir ifadeyle onun gözden kayboluşunu izledi.

Jisoo, "Lisa, Renjun'un depresyonda olduğunu söyledi. Bir süre önce uyuşturucuya alışmış. Ev arkadaşı bıraktığım sanıyormuş ama anlaşılan bırakmamış," dedi.

Mark tek kelime etmeden elini elimden çekti ve yürümeye başladı. Ona yetiştiğimde dişlerini öylesine sıkmıştı ki ağzında ceviz olsa kırabilirdi.

"Mark..."

"Bu konuda konuşmak istemiyorum."

Evet, artık alıştım buna.

Ona yetişmeye çalışırken sendeledim. "Bunun için kendini suçlayamazsın. Gerçekten. Onun uyuşturucu problemi vardı."

"Buna da ben onu mahvettikten sonra alıştı."

All The Things He Said ||  MarkhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin