4.6 (FİNAL)

2.1K 111 169
                                    

SON SELAMLAMA



Günümüz

Seul


Dr. Jiwon beni inceledi ve gülümsememi elimle gizledim.

"Bugün farklı görünüyorsun. Mutlu musun?"

"Evet."

"Çok mutlu."

İnkâr edemezdim, etmek istemiyordum. "Evet."

"Işıl ışıl parladığına bakılırsa sanırım sen ve Mark..."

Cümlesini bitirmesine gerek yoktu. Aynen benim cevap vermeme gerek olmadığı gibi. Yüz ifademden her şey belli oluyor olmalıydı.

Kafamı salladım. Not defterine bir şeyler yazdı. Hafifçe gülümsediği gözümden kaçmadı.

"Kızmadınız mı?" diye sordum.

"Neden kızayım ki?"

"Çünkü ben sizin şey... hazır olmadığımı düşünebileceğinizi sandım."

"Hazır hissediyor musun?"

"Evet."

"O zaman tek önemli olan da bu. Ben senin mutluluğuna bir zaman dilimi koyamam Donghyuck. Bunu sadece sen yapabilirsin. Sen iyi hissettiğin sürece burada bir şey başarıyoruz demektir."

"İyi hissediyorum ama aynı zamanda..."

"Ne?"

İçimde dönüp duran duygular tek bir kategoriye sığmazken ona ne hissettiğimi nasıl anlatabilirdim? Mutlu/ temkinli. Coşkulu/korku dolu. Neşeli/endişeli.

"Dün gitti." Sadece bu sözcükleri söylemek bile göğsümü acıttı.

Dr. Jiwon beni birkaç saniye inceledikten sonra, "Bununla nasıl başa çıkıyorsun?" dedi.

"Hoşuma gitmiyor. Onu özlüyorum."

"Onu özlemen iyi bir şey."

Pencereden dışarı bakıp bulutların şekil değiştirişini izledim. "Bunu itiraf etmek tuhaf geliyor, ona ihtiyacım olduğunu kabul etmek... Çok uzun zamandır, ona ihtiyaç duymanın ne kadar zayıf olduğumu gösterdiğini düşünüyordum."

"Peki ya şimdi?"

Kalp şeklinde bir bulut fark edip gülümsedim. "Şimdi, ona ihtiyaç duymak için kendi kendime izin vermenin bugüne kadar yaptığım en cesurca şey olduğunu görüyorum."

" 'İyi şeyler cesur insanları bulur,' derler."

Mark'ın kapısına gidişimi, onu benimle sevişmeye ikna edip ona tekrar kendimi açışımı düşündüm.

Sırtımdan yukarı hoş bir ürperti çıktı. "Sanırım öyle."


* * *


Giyinme odamın duvarına yaslandım. Odaklanma egzersizimde zorlanıyordum ve bir türlü role giremiyordum. Dün gece de aynısı olmuştu. Eminim yarın gece de olacaktı.

Mingyu'yla oynamayı rahatsız edici bulduğumdan değildi ama Mark olmadan role girmek düşündüğümden çok daha zordu.

Gerginliğimi atmaya çalışıp boynumu döndürdüm. On dakikam vardı. Kendime çekidüzen vermem gerekliydi.

All The Things He Said ||  MarkhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin