1.5

1.8K 121 100
                                    

SİYAH GÖZLÜ CANAVAR



İki Hafta Sonra

Gangnam, Seul

The Grove


Onunla yüzleşemeyecek kadar heyecanlıydım ama sırtımdaki sıcaklıktan orada olduğunu bilerek ellerime baktım.

"Burada olmaman gerek," dedi. "Eğer benimle ilgili söylentilere inanıyorsan ben bir katilim. Sevgiye ya da insanların kibarlığına layık olmayan bir hayvanım."

"Biliyorum. İnsanların dediklerini duydum. Bir saniyeliğine açık fikirli olup biraz mantıklı düşünmektense seni asıp cenazende dans etmeyi tercih ediyorlar. Perişan olmadıkları sürece mutlu değiller ve diğer insanların kusurlarını görmek, kendileriyle ilgili nefret ettikleri şeyleri görmezden gelmelerine yardımcı oluyor."

"Peki sen böyle değil misin?"

"Hayır." Kaçmanın verdiği korkuyla hızla atan nabzımı sakinleştirmek için derin bir nefes alıp doğruca onun gözlerinin içine baktım. "Ben bu kasabadaki en akıllı, en yakışıklı ya da en zengin erkek olmayabilirim ama insanları herkes kadar tanıyorum. Yerli halk senin kötülüklerinden konuşsa da ben buna hiç şahit olmadım. Tek gördüğüm ikinci bir şans arayan ama onu istemeyecek kadar gururlu bir adam."

Parmaklarının arkasıyla yanağımı okşarken yutkundu. "Bana böyle şeyler söyleyemezsin. Bu seni öpmememi imkânsızlaştırıyor."

"Ben de bunu istiyordum zaten."

Sonra sıcak dudaklarıyla yavaşça öpmeye, yumuşak elleriyle dokunmaya başladı. Bir an kafam karıştı çünkü dudakları farklı bir his bırakıyordu. Tadı bir tuhaftı ama bunların benim düşüncelerim olduğunu biliyordum, oynadığım rolün değil.

Birbirimizden ayrıldığımızda, sahne biterken bir sürü alkış koptu. Gözlerimi kırpıştırdım ve seyircilere dönerken Seongwu'nun elini tuttum.

Bu akşam sınıfımız üçüncü sınıf öğrencileri tarafından seçilen ve yönetilen senaryo alıntılarını canlandırıyordu ve Mark yerine Seongwu'yla eşleştirilmek tuhaf olsa da bunun yürümesi için elimden geleni yapmıştım. Yönetmenimiz Sophie, yerinde duramayarak ön sırada alkışlıyordu coşkuyla. Buradan, onun çıkardığımız işten memnun olduğu sonucunu çıkardım.

Seongwu ve ben kafamızı eğerek selam verdik ve sahneyi terk ettik. Bir sonraki ikili takdim edilirken bana hafifçe sarıldı.

"Övünmek falan istemiyorum ama-az önce harikalar yarattık."

Kafamı sallayıp gülümsedim. "O coşkulu alkışlar harikalığımızın sesiydi."

Sahne arkasına geçerken güldü. "Gömleğimi almaya gitmem gerek. Sonra onları izlemeye gideriz. Tamam mı?"

"Olur."

"Birkaç dakika sonra burada görüşürüz."

Ona minnettardım çünkü gerçekten görmem gereken bir kişi vardı. Gözlerim karanlığa alışırken Mark'ı ışıklandırmanın yakınında volta atıp bir şeyler mırıldanırken gördüm.

Bu akşam Seungmin ve Lucas'la, Glengarry Glen Ross'dan bir parça canlandıracaklardı ve bütün hafta ayrı gruplarda prova yaptığımız için onu çok az görmüştüm.

All The Things He Said ||  MarkhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin