4.5(M)

1.9K 93 142
                                    

TEKRAR



Üç Yıl Önce

Gangnam, Seul

The Grove


Duş soğuk akıyordu ve alnımı çok uzun süredir fayansa yaslamış bir halde durduğumu fark ettim. Banyodan çıktım ve bornozumu giyip yatağa kıvrıldım.

Son üç gündür yataktan zor çıkmıştım zaten. Neredeyse hiçbir şey yememiştim.

Jisoo haftayı, zengin Amerika'lı sevgilisiyle Hawaii'de geçiriyordu. O yüzden canıma da okuyamıyordu. Ona Mark'tan bahsetmedim. Bahsedemezdim.

Beni bunun olacağı konusunda uyarmıştı. Dinlemeliydim.

Telefonum çaldı. Arayan numaraya baktıktan sonra duymazlıktan geldim.

Arayan Mark'tı.

Yine.

Onlarca kez aradı ama hiç cevap vermedim. Ne diyebileceğimi düşündüğünü bilmiyordum. Fikrini değiştirmemin imkânı da yoktu zaten. Artık düşünmek bile istemiyordum.

Canı cehenneme!

Ona da, onu hâlâ nasıl sevdiğime de lanet olsun!

Telefon çalmayı kesince yakınlardaki pizzacıyı arayıp karışık, büyük bir pizza istedim. Eğer akşamı perişan olarak geçireceksem uygun malzemelere ihtiyacım vardı.

Yarım saat sonra kapı çaldı ve karnım guruldadı. Tanrı "En fazla yarım saat sonra kapınızda!"yı kutsasın.

Kapıyı açtığımda Mark'ı karşımda pizzamla dururken bulduğumda donup kaldım. Onu görünce bedenimdeki bütün tüyler ürperdi. Katı ve kayıtsız olmak istiyordum ama öyle değildim. Hissizliğim geçmeye başlayınca kalbim küt küt attı.

Kutuyu bana uzattı. "Ben... senin yerine pizzanın parasını ödedim."

Titreyen ellerle kutuyu çekip elinden aldım.

"Demek pizzamın parasını ödedin, öyle mi? Bu dünyanın en rezil herifi olmanı telafi etti. Teşekkürler."

Kapıyı ittim ama eliyle durdurdu. "Donghyuck, lütfen..."

"Bırak." Gitmesi gerekiyordu. Şimdi. Ben yıkılmadan önce.

Kapının arasında duracak şekilde bana doğru geldi. "Yarın gidiyorum. Veda etmeye geldim."

Sırf bunun lafı bile gözlerimin dolmasına neden olmaya yetti.

Veda.

"Sonra görüşürüz" ya da "yarın görüşürüz" hatta "seni ararım" bile değil.

Elveda.

Arkamı döndüm ve pizzayı götürürken nefes almak için mücadele verdim. Onu içeri davet etmedim ama yine de girdi. Kapı arkasından kapandığında dişlerimi öyle sıktım ki dişlerim gıcırdadı.

Arkama dönmedim. Söyleyecek bir şeyi varsa sırtıma söyleyebilirdi. Yüzüm her şeyi açığa verirdi.

"Beni görmek istemediğini biliyorum. Seni incittiğimi de biliyorum. Sadece... Kahretsin Donghyuck. Ben asla böyle bitmesini istemedim. Asla. Ama birinin senin için kendini değiştirdiğini anlamadan önce, o kişinin kendini feda edişini izlemenin de bir sınırı vardır. Üstelik söz konusu değişim iyi de değil. Sen olduğun gibi mükemmeldin. Umarım ben gittiğimde tekrar o haline dönebilirsin."

All The Things He Said ||  MarkhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin