1.4

1.6K 115 66
                                    

arkadaşlar bu bölüm biraz şey... hazır olun jshfkjsfhkjdfhdkjfhjkdfh



İTME VE ÇEKME



Günümüz

Seul


Kyungsoo'nun dairesi de kendisi gibi bir parça iri ve gösterişliydi. Dolgulu kadifeler ve şaşalı antikalarla doluydu. Bu da evde bir tiyatro yönetmeninden çok, eksantrik, Prusyalı bir çar oturuyormuş gibi hissettiriyordu.

Provamızın üçüncü haftasını kutluyorduk ve Kyungsoo yapımda çalışan herkesi bir kokteyl partiye çağırmıştı. Bu Mark'ı prova dışında, bir haftadan uzun bir süredir ilk kez görüşümdü. Sık sık işten sonra bir şeyler içmeyi teklif ediyordu ama hep reddediyordum. Beni kendine gittikçe daha çok çekse de, onunla yalnız zaman geçirme fikri beni terletiyordu. Bu akşam gelmeyi kabul etmemin tek nedeni, etrafımızda insanlar olacağını bilmemdi.

Onun odanın diğer ucunda Kyungsoo'nun partneri Jongin'le konuşmasını izledim. Jongin en sevdiği antikaları gösterip onları nasıl bulduğunu anlatırken ilgili ve hevesli görünüyordu.

Mark sorular soruyor, gülümsüyor, kahkaha atıyordu. Onun eskiden olduğu sabırsız, huysuz adamdan ne kadar farklı olduğunu fark edince içim burkuldu. Acaba bana bakıp da ne kadar farklı olduğumu fark ediyor mu hiç? Ne kadar hayattan bezmiş, ne kadar kırılgan olduğumu...

Tekrar benimle birlikte olmak için harcadığı onca çabadan sonra, artık buna değmediğimi düşünüyor mu diye merak ediyordum.

Kyungsoo, "Kadeh kaldırabilir miyiz?" dedi ve Jisung şampanya kadehlerimizi yeniden doldururken salonda toplandık. "Bu şahane ekibe ve harika oyunumuzun şerefine! Oyunumuz tamamlandığında tahmin ettiğim kadar muhteşem olmasını diliyorum. İki yıldır Tony ödüllerine aday gösterilmedim ve eksikliğinin olumsuz etkilerini yaşamaya başladım. O yüzden lütfen değerli meslektaşlarım ve arkadaşlarım, kadehlerinizi bize kaldırın!"

Gülümseyip kadehimi kaldırdıktan sonra salonun diğer ucundaki Mark'a baktım. "Bize!" diyerek kadehini kaldırırken bana samimiyetle baktı.

İşte ondan bu yüzden uzak durmalıydım çünkü iki kelimeyle, ilk kez âşık olan bir liseliye dönüştürebiliyordu beni.

Banyoyu bulmaya çalıştım ama yolda Kyungsoo'nun çalışma odasına denk geldim. Kapının hemen yanında ışıl ışıl renkli bardaklarla dolu, cam kapaklı bir vitrin vardı.

Odanın içine girip gökkuşağının her renginde ışık saçan, bazılarında altın ve gümüş işlemeler olan kadehlere ve viski bardaklarına, şarap ve şampanya kadehlerine hayranlıkla baktım.

"Ah, Bay Haechan! Gurur ve neşe kaynağımı buldunuz demek."

Arkamı dönünce Jongin, hemen peşinden de Mark'ın odaya girdiğini gördüm. "Ben de Bay Mark'a en büyük tutkumu gösterecektim tam. Kyungsoo eğer antika bardaklar almayı kesmezsem daha büyük bir ev almamız gerekeceğine dair beni tehdit edip duruyor ama kendime hâkim olamıyorum. İnternet, bu bağımlılığımı beslemeyi fazlasıyla kolaylaştırıyor."

Mark arkamda duruyordu ve bedeninden yayılan sıcaklık sırtıma vuruyordu.

Mark vitrini inceleyerek, "Harika bir koleksiyonunuz var. Uzun zamandır mı biriktiriyorsunuz?" dedi.

All The Things He Said ||  MarkhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin