Son sözler beynimde yankılanıyordu. Sonunda bu tımarhaneden çıkıyorum. Aidan benden önce burada mı çalışıyordu yani? Clara'ya baktım. Elleriyle oynuyordu.
R;"Benden önce burada kim çalışıyordu ?"
C;"Aidan adında bir salak. Ona yardım etmek istedim ama katlanamadı."
R;"Gitmem gerekiyor."
C;"O bacakla gidersen kan kaybından ölebilirsin."
Başımı salladım ve odama gidip kendime pansuman yapmaya başladım. Yara gerçekten çok derindi. Pansumanı bitirince yorulduğumu hissettim ve biraz uzandım.
Koşuyordum...Elliot beni bekliyordu ama ona ulaşamıyordum. Benden uzaklaşıp karanlığa gömülüyordu. Benden onun peşinden gittim ve karanlığa ulaştım. Riley,Samara,Elliot. Hepsi bana bakıyordu. Ama bir kişi daha vardı. Yüzü tanıdık geliyordu. Bu Constance'ın öldürdüğü kıztı. Bana yaklaştığında siyah sıvıyla kaplı olduğunu ve her yerinin yanık olduğunu fark ettim. Bana bakıyordu. "Beni kurtaramadın." Dedi ve pençeleriyle boynumu kesti.
Terler içinde olduğum yerden kalktım ve boynumu kontrol ettim. Çizikler vardı. Aynaya baktığımda pençe izlerinin boynumda olduğunu gördüm. Aynaya bakarken bir şey daha farkettim. Arkamdan bir şey geçmişti. Boynumdaki çizikleri kaşıyarak arkama baktım. Banyonun kapısı sallanıyordu. Yavaşça kapıya yaklaştığımda anılar gözümde canlanıyordu. Banyoda yaşadıklarım gözümün önünden geçiyordu ve bu his berbattı. Banyo çok karanlıktı. Işığı açmak için elimi uzattığıımda bir şey kolumu tuttu ve beni banyoya çekti.
Yalnız olmadığımı hissediyordum. Ve sadece iki kişi de değildik. Sanki etrafımda bir sürü kişi var gibiydi. Yavaşça ayağa kalktım ve ışığı açmak için bir hareket yaptım. Işığı açtığımda gözümün önünde bir çift siyah göz belirdi. Saçları yüzüme değdiğimde ürperdim. Bembeyaz suratını bana daha çok yaklaştırdığında irkilerek geri çekildim ama keşke bunu yapmasaydım bir şeye çarpmıştım ve o şey beni tutmaya başlamıştı. Kafamı kaldırdığımda her tarafı kan içinde ve yüzünün yarısı soyulmuş olan bir adamla karşılaştım. Beni tutuyor ve bırakmıyordu. Kafamı yana çevirdiğimde bir grup ölü ile karşılaştım. Hepsiniin suratı işkenceye maruz kalmışlar gibiydi. Kiminin suratı yanmış ve soyulmuş kiminin ise gözleri koparılmıştı.
Bir tuhaflık vardı. Bana zarar vermek istemiyor gibiydiler. Sonunda içlerinden biri çıkıp konuştu. O kalın ve tiz sesi beynimi doldururken kulaklarımı koparmak istedim.
"Bize yardım et Rachel."
Hepsi bir anda üstüme doğru gelirken ortalarında boğuluyordum. O şeylerin elleri üzerimde gezerken bir an bağırmaya başladım.
"Gidin buradan.GİDİN UCUBELER."
Gözlerimi açtığımda kimse yoktu. Banyoda tek başımaydım. Yattığım yerden kalktığımda aynada bir yazı gördüm.
"Bunu yapmamalıydın. UCUBE."
Sessizce ağlamaya başladım. Bir an duraksadım ve aklıma gelen şey ile gazete küpürlerine doğru koştum. Çantamdaki kitabı aldım ve okumaya başladım. Ayinler ve tımarhanenin resimleri...Sonunda bir sayfada Tımarhaneyi anlatan bir yazıya denk geldim. Bu Aidan'ın yazısı değildi. Ama altında bunu yazanın ismi yazıyordu. Brandon Cash. Tımarhaneyi bir hapishane olarak anlatmıştı. Diğer sayfalarda Brandon hakkında bir şeyler aradım ve bir sayfada adresini buldum. Sanırım Aidan'ın arkadışıydı. Çünkü numarası ve adresinin arkasında. "İhtiyacın olduğu zaman ara ya da gel Aidan." yazıyordu. Bugün izin alıp bu adrese gidecektim. Adresi ve numarayı telefonuma kaydettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tımarhane [Düzenleniyor] [kitap olacak]
Horrorİnsanın çekeceği acıların sınırı vardır, fakat korkunun sınırı yoktur. Hikaye düzenlenme aşamasındadır.