Gözlerimi açtığımda tek karşılaştığım şey tavanın beyazlığı oldu. Nerede olduğumu bilmiyordum. En son hatırladığım şey Constance'ın başımda duruşuydu. Kapıdan gelen ses ile irkildim. Doğrulmaya çalıştım ama bir şey bana engel oldu. Yine o bodrum katında olmaktan ölesiye korkuyordum. İçeri gelen kişinin topuklu sesleri adeta yeri inletiyordu. Yeni uyanmış olmanın verdiği sersemlikle gelen kişiye odaklandım. Bu Constance'dı. Her zaman ki gibi elinde sigarası ve üstünde bedenine tam oturan siyah kıyafeti ile bana doğru yaklaşıyordu.
R;"Vay canına. Defilede olduğumuzu bilmiyordum."
Kıkırdamalarımın onu rahatsız ettiği belliydi. Başımda durup sigarasını içiyordu.
C;"Nerede olduğunu biliyor musun ?"
O an gerçekten de nerede olduğumu bilmediğimi farkettim. Hafizamı zorlamaya başladım ama hatırlamıyordum. Tahmin yürütmekte ise pek iyi değildim. Sanırım tek çarem ona sormaktı ama Constance anlamış olmalı ki konuşmaya başladı.
C;"Hiç bir fikrin yok değil mi ? Tımarhanedesin. Ait olduğun yerde."
R;"Seni fahişe.. Cehenneme git."
C;"Orada yaşıyorum zaten. Her neyse..buradan tek kurtuluşun..ölüm.. Ah üzgünüm ölsen bile kurtulamazsın."
Constance beni yenmenin vermiş olduğu keyif ile beni öptü ve kapıya doğru yürüdü.
C;"Cehenneme hoşgeldin."
Çelik kapının kapanma sesi kulaklarımı doldurdu ve beni yerimden sıçrattı. Başım ağrıyor ve miğdem bulanıyordu. Ben deli değilim.
Aynı kelime kafamda dönüp dururken yatağın sallanması ile etrafa bakındım. Kalkamıyordum çünkü yatağa bağlıydım. Yatak şiddetli bir şekilde sallanırken bunun deprem olmadığını biliyordum. Bir kaç dakika sonra odada hiç ses yoktu. sadece kendi nefesimi duyuyordum.
Bir anda yatağın altından çıkan siyah ve uzun tırnaklı eller bana ulaşmaya çalışıyordu. Bir kaç tanesi derimi yırttığımda çığlık attım. Ama bunun çok kötü bir fikir olduğunu anladım. Duvardan çıkan ve kafatası yarılmış olan kadın üstüme düştüğünde bütün gücüm ile çığlık attım. İçeri giren hemşirelerin ellerinde iğne yerine testereler vardı ve gözleri tamamıyla beyazdı. Ağlamaya başladığımda hemşireler ellerini bana uzattı ve ağızlarını açtılar. Sivri dişleri oldukça korkutucuydu.
Tekmeler savuruyordum. Ve duvarın kenarında duran Samara ile göz göze geldim. Onda bir tuhaflık vardı.
S;"Senin suçun."
Samara üstüme doğru koşarak geldiğinde gözlerimi kapattım. Açtığımda ise kimse yoktu. Kapıdan bir ses gelidğinde o tarafa baktım. İki hemşire gelmişti. Daha deminki hemşirelere benziyorlardı. biri konuşmaya başladı.
"Nasılsın ? Umarım iyisindir. Şu an oyun saati. Çıkmaya hazırmısın ?"
Kafamı sallamak ile yetindim. Diğer hemşire ise gözlerini benden ayırmıyordu. Konuşmaya başlayınca ürktüm.
"Onu öldürdün."
R;"Ne?"
Benimle ilgilenen hemşire bana tuhaf bir bakış attı.
"Kiminle konuşuyorsun ?"
R;"Yanınızdaki hemşire ile."
"Ben yanıma kimseyi getirmedim. Seninle özel ilgilenmek için hastaneden gönderdiler."
Diğer hemşirenin durduğu yere baktığımda kimsenin olmadığını fark ettiim. Hemşire ise beni çoktan çözmüştü. Ayağa kalkarken oldukça zorlanmıştım. Dışarı çıktığımızda ise odamın hemen Clara'nın yanında olduğunu fark ettim. Bunun için sevinebilirdim. Sanırım... Uzun koridordan yürürken karşıda duran kapılardan beni bir şeyin izlediğine emindim. Kafamı çevirdiğimde ise bir kadının beni izlediğini gördüm. Gözleri siyah ve ağzı sonuna kadar açık. Her bir kapıdan geçişimde bana daha çok yaklaşıyordu. Daha çok. Daha çok ve daha çok. Sonunda üzerime doğru koşarak geldiğinde hızlı bir biçimde gözlerimi kapattım ve bağırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tımarhane [Düzenleniyor] [kitap olacak]
Horrorİnsanın çekeceği acıların sınırı vardır, fakat korkunun sınırı yoktur. Hikaye düzenlenme aşamasındadır.