Dış kapıya ulaştığımızda Bangchan'ın "Bekleyin!" diyen sesini duyduk. Arkamı döndüm, nefes nefese yanımıza yetişmişti. "Şunları alın." dedi elindeki iki tabancayı uzatırken. Hyunjin ona biraz şüpheci bir bakış attıktan sonra dudaklarını araladı, "Gerçekten mi?" dedi. Bangchan gözlerini devirirken "Kurbanlarını görmüyor musun? Ne yapacağını bilemeyiz." dedi sabırla. Hyunjin kafasını sallarken birini aldı ve kemerine taktı.
Bir süre düşündüm, Bangchan'ın dedikleri gayet mantıklıydı. Uzattığı silahı elime alıp incelemeye başladım. "Smith and Wesson..." dedim kendi kendime. Biraz daha dikkatle incelerken "Model... 29?" dedim soru dolu bakışlarla. Bangchan şaşkınlıkla kafasını sallarken gülümsedim. Hyunjin gözlerini kısmış bana bakıyordu. Omuzlarımı yukarı-aşağı hareket ettirdim ve dudaklarımı büzdüm.
"Dikkat edin." dedi Bangchan yavaşça. "Merak etme, sorun olmayacak." dedim gülümseyerek. Tabancayı pantolonuma sabitledim. Karakoldan çıkıp arabaya ilerledik. Sürücü koltuğuna oturduğumda kemerimi taktım ve dışarıyı izleyen Hyunjin'e diktim bakışlarımı. Bakışlarımı hissetmiş olacak bana döndü, biraz bakıştık. Dudaklarımı araladığım an ne söyleyeceğimi anlamış hemen kemerini takmıştı.
Bir şekilde emniyet kemeri olmadan yola çıkamıyordum, bunun nedeni hakkında hiç fikrim yoktu. Arabayı çalıştırdım ve Hyunjin'in tarif ettiği yolları arşınladık. Bahar Çiçek Evi'nin önüne park ettiğimde Hyunjin hızla bana döndü. "Biz şimdi neyiz?" dedi heyecanla. Kaşlarımı çatmadan edememiştim, neyden bahsediyordu? Biraz düşündüm, kafasını yine aynı heyecanla önüne döndürdü.
"Yani evleniyor muyuz?" dedi saçlarını geriye atarken. Hâlâ neyden bahsettiğini anlamamıştım. "Hayır?" dedim sessizce. Bana döndü hızla ve gülmeye başladı. "Hayır yani mesela düğün çiçeği falan mı bakıyoruz, ne yapıyoruz?" dedi kahkahalarının arasında. Kaşlarım normale dönmüş neyden bahsettiğini anlamıştım. Kafam çok dolu olduğu için aklıma ilk gelen şeyi anlamıştım işte.
Hafif güldüm. "Hayır ya, evlenmeyelim." dedim yavaşça. Bana döndürdü bakışlarını yine. Biraz düşündüm, "Eve bitki bakıyor olalım." dedim heyecanla. "Sevgili olalım o zaman?" dedi soran gözleriyle. Beklentiyle bakıyordu, bu yüzden yavaşça kafamı salladım. "Tamam, hadi öyle olsun." dedim sakince.
Sonuçta bizim dedektif olduğumuzu bilmemeleri lazımdı. Daha hiç tanımadığımız katilimizi eğer burada görecek olursak -ki ihtimal yüzdesini bilmiyorduk- korkutmak istemezdik. Normal bir çift gibi gidecek ve fark ettirmeden sorgulamaya çalışacaktık.
Arabadan çıkıp sakince kapıyı kapattım. Hemen yanıma adımladı, yavaşça çiçekçiye doğru ilerledik. Cam kapıyı iterek açtım ve etrafa minik bir zil sesi yayıldı. Hızla bize dönen yaşlı amca bize tatlıca gülümsedi. Hyunjin'in sıcak elini elimde hissettiğimde yavaşça ona döndüm, güzelce gülümsüyordu. Tamam, sevgili gibi davranacaktık ama gerek var mıydı? İtiraz etmek için bir vaktim yoktu, şüphe çekmek gereksizdi.
"Günaydın." dedi tatlıca yaşlı amca. "Günaydın, ev bitkileri bakmaya geldik." dedim yavaşça. Hemen kafasını sallayıp birkaç şey göstermeye başladı. Durmadan konuşuyor çok fazla şey anlatıyordu. "Yüzüğünüz sıkı gelmeye başlamış." dedi Hyunjin hafif bir tebessümle. Bitki konusu dağıldığı için mutluydum. "Ah, uzun yıllardır evliyim. Bu yüzden eskisi gibi olmuyor tabii." dedi yanakları yukarıda toplanıp minik kırışıklıklar yüzünde yer edinirken.
Elleri titriyordu ve yaşlıydı. "Çocuğunuz var mı?" dedim hızla. "Evet, güzel bir kızım var." dedi sakince. Başımı salladım tatlıca. "Acaba kızınız kaç yaşında, evliliğinizin yaşını tahmin etmek istiyorum." dedi Hyunjin gülerek. Gözlerimi ona dikerken ne kadar zeki olduğunu hatırladım yine. "Kızım 26 yaşında." dedi adam gülerken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Kelebek [hhj]
Fanfiction"Daha tanışamadık." dedi, gözlerini gözlerime dikerken. Elini uzattı bana ve dudaklarını araladı. "Ben Dedektif Hyunjin, Hwang Hyunjin." Dedektif #2 Hwanghyunjin #1