Yüzüğüm gözüme takılmıştı. Her şey hızlı gelişmişti, zaman kimseyi beklemiyordu işte. Düğün günü gelmiş, bizi sonsuz bir yeminle birbirimize bağlamıştı. Tanıdığımız herkes oradaydı diyebilirdim. Elliot, Elliot'ın birkaç arkadaşı, anneannem, dedem, Merida, Oliver, Bay ve Bayan Martin, Chan, Jeongin, Felix, Jisung, Minho, Seungmin, Changbin... Fazla büyük ve kalabalık bir şey yapmamak işimize gelmişti açıkçası. Arkadaşlarımız ve yakınlarımızla çok eğlenmiş ve güzelce vakit geçirmiştik.
Kafamdaki düşünceleri dağıtan Hyunjin'in söylenmesi olmuştu. "Ne diye böyle bir yemek veriyoruz, anlamadım." dedi soğanları doğrarken. "Herkesi bir arada görmek çok güzel olur." dedim yavaşça. Şimdi akşam yemeği için koşuşturuyorduk etrafta. "Güzel karıcığım, resmen fazladan iş yapıyoruz." dedi gülerken. "Çok konuşma da soğanları doğramayı bitir artık." dedim gülerken. "Bak, ağlayacağım şimdi." dedi ağlamaklı sesiyle.
"Çok üzerime geliyorsun." derken kafasını omzuma yasladı. "Sakın, sümüklerini üzerime silme." dedim kıkırdarken. Kafasını kaldırıp gülmeye başladı. Gerçekten gözleri kızarmış ve yaşarmıştı. "Bu kadar oyalandığın için gözlerin yanıyor şimdi." dedim yavaşça. "Hayır, sen çok üzerime geliyorsun." dedi yine. Hem gülüyor hem ağlamaklı sesler çıkarıyordu.
Kapı zilinin çalmasıyla ellerimi yıkamaya başladım. "Erken gelenler kimse, onlara da yemek yaptıralım." dedi gülerek. Gülerken kapıya koştum ve hızlıca açtım. Chan, Felix ve Jeongin tatlıca gülümsüyorlardı. Onları içeriye davet ettiğimde beraber mutfağa geçtik. "Biraz yardım edin." dedi Hyunjin hemen. "Hoş bulduk." dedi Felix yüzünü buruşturarak.
Biraz söylenmelerine rağmen yemeğe yardım ettiler. Masayı hazırlıyordum şimdi, bu kadar insana yemek yetiştirmek gerçekten zor işti. Kapı çaldığında hızla oraya yöneldim. Anneannem, dedem ve Elliot gelmişlerdi. Anneannem elindeki tatlıyı bana verirken gülümsedi. Onları içeri aldım, anneannem ve dedem salonda otururken Elliot mutfağa geçti ve diğerlerine yardım etmeye başladı.
Daha doğrusu, yemek mi yapıyorlar yoksa eğlence programı falan mı çekiyorlardı emin değildim, gelen kahkaha sesleri ikinci olasılığın yüksek olduğunu gösteriyordu sanki. Kapı üçüncü kez çaldı ve kapıyı açtığımda tatlı elbisesiyle Merida'yı gördüm. Onu içeriye alırken biraz uzaktan gelen seslerin tanıdık olduğunu düşündüğümden biraz beklemiştim kapıda. Seungmin, Changbin, Han ve Minho'nun görüş açıma girmesiyle tatlıca gülümsedim onlara.
Hep birlikte masaya oturduğumuzda anneannem ve dedem havayı ağırlaştıran bakışlarını arkadaşlarımda gezdiriyordu. Aslında çoğunlukla Merida'nın üzerindeydi gözleri. Çünkü kendisi kardeşimin yeni sevgilisiydi. Merida büyük bir kibarlıkla yemeğini yemeye çalışıyor, kaçamak bakışlarla onlara bakıyordu. "Yemek enfes olmuş." dedi Han, yanaklarını şişirmişti. "Tabii, elim değdi bu yemeğe." dedi Jeongin. "Parmağım desen daha doğru olur." dedi Chan hemen.
Masadaki hava hafif hafif yumuşamaya başlamıştı bile. Yemekler afiyetle yeniyor, eğlenceli sohbetlerin ardı arkası kesilmiyordu. "Ne kadar büyük bir aile olduk." dedi Elliot yavaşça. Herkesin yüzünde minik gülümsemeler hakimdi. "Gerçekten öyle." dedi Changbin.
"Bu ailede olduğumuz için mutluyuz." dedi dedem gülümseyerek. "Hepsini onlara borçluyuz." dedi Elliot, Hyunjin'le beni göstermişti. "Gerçekten olaylar ne kadar karışıkmış." dedi Seungmin. "Ben şaka olduğunu sanmıştım ilk başta." dedi Minho gülerek. Herkes gülmeye başlamıştı yeniden. Anneannem, Chan'a dikkatle bakarken "Sen... o zamanlar Eleanor'un yanındaki çocuksun değil mi?" dedi yavaşça. "Evet, ben sizi ilk gördüğümde hatırladım." dedi Chan gülümseyerek. "O zamandan beri arkadaş mısınız?" dedi anneannem şaşkınlıkla. "Evet." dedim tatlıca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Kelebek [hhj]
Fanfiction"Daha tanışamadık." dedi, gözlerini gözlerime dikerken. Elini uzattı bana ve dudaklarını araladı. "Ben Dedektif Hyunjin, Hwang Hyunjin." Dedektif #2 Hwanghyunjin #1