Arabayı özensizce kenara park ettim. Minik restoranın ışıkları yolu aydınlatıyordu. Yavaşça içeriye adımladık. Merida'yı gördüğümde ona minikçe el salladım. Tatlıca gülümsedi bana. Kenardaki masalardan birine oturduk. Elliot çok sessizdi.
Merida yanımıza not defteriyle geldiğinde ilgiyle Elliot'a baktı. "Ne kadar benziyorsunuz." dedi bana dönerek. Minikçe gülümsedim ve Elliot'a döndüm. Yüzünde tatlı bir gülümseme belirmişti. Bundan cesaret alarak, "Kardeşim, Elliot." dedim yavaşça.
Elliot bana kaldırdı tatlı bakışlarını. "Aslında babama çok fazla benziyor." dedim gülümseyerek. Elliot kıkırdadı yavaşça. "O zaman babanız da çok yakışıklıdır." dedi Merida gülerek. Dudaklarımı birbirine bastırıp Elliot'ın tepkisine baktım. Dudakları yavaşça aralanırken Merida'ya dönmüştü. Minikçe "Teşekkür ederim." dedi.
"Yine açık sözlüsün." dedi Hyunjin gülerken. "Ne yapalım, göz var izan var." dedi omuzlarını kaldırıp indirirken. Buna güldük birlikte. Elliot'ı mutlu görmek çok güzeldi. Bir süre sonra "Ne alırsınız?" dedi Merida. Elliot, menüyü biraz karıştırsa da seçmekte zorlanıyor gibi görünüyordu. "Her zamankinden." dedim tatlıca.
Merida yavaşça yanımızdan ayrılırken Elliot'ın bakışlarıyla karşılaştım. "Ben... neden böyle bir şey yaptım bilmiyorum." dedi yavaşça. "Niye karşına çıkmadım, niye kapına yazılar yazdım, niye mektuplar gönderdim, bilmiyorum." diye devam etti. Sonra ellerini masada birleştirdi.
"Sana kızgındım, hem de çok." dedi ve elleriyle oynamaya başladı. "Anneannem çok fazla şey anlattı. Beni görmek istemediğini, sevmediğini, ilgilenmek istemediğini söyledi. Bu yüzden çok uzağa gittiğini ve bencil olduğunu söyledi." dedi sakince. Kaşlarımı çattım, "Ne?" dedim kafamı sallayarak. "Sana bunları mı söyledi?" dedim sessizce. Kafasını salladı.
"Her senden bahsettiğimde farklı şeyler anlatıyordu. Bir şekilde kafama girdi işte. Niye burada olmadığını, niye yanımda olmadığını düşündüm hep." dedi kafasını kaldırırken. "Hatalıydım, abla." dedi sonra. "İnanmamam gerekiyordu, asla dinlememem gerekiyordu." diye devam etti yavaşça.
"Ben daha yeni her şeyi hatırlıyorum ve... o kadın beni hiç sevmezdi Elliot." dedim yavaşça. "Babamı da sevmezdi." dedi Elliot. Sonra arkasına yaslandı. "Ve sen karakter olarak babama çok benziyordun." dedi, olayı yeni anladığı belliydi. "Nasıl kandım söylediği şeylere?" dedi yavaşça.
"Küçüktün." dedim gülümseyerek. "Çok normal." diye devam ettim. "Bir süre sonra seni aramaya başladım. Bir gazetede denk gelmiştim ismine. Dedektif olduğunu öğrenmiştim." dedi yüzündeki tatlı gülümsemeyle. "Ne kadar gurur duyduğumu anlatamam." diyerek masaya eğildi. Gülümsedim yavaşça. "Keşke o zaman seninle konuşsaydım." dedi tatlıca.
"O zaman biz tanışamazdık yüksek ihtimalle." dedi Hyunjin gülerek. Sonra ikimize baktı yavaşça. "Tamam, biraz bencilce oldu bu... Keşke o zaman karşılaşsaydınız." dedi gergince gülümseyerek. Elliot'la göz göze geldik, ikimiz de aynı anda gülmeye başladığımızda Hyunjin derin bir nefes aldı.
Merida hamburgerleri getirdiğinde yavaşça yemeye koyulduk. "Sonra bir anda etraftan kayboldun." dedi yavaşça. "Evet, hiçbir şey hatırlamadığımdan dolayı mektup benim için kocaman bir gizemdi ve ben bunu çözememiştim. Beni çok bunaltmıştı, delirebilirdim." dedim kafamı sallarken. Ben yavaşça gülümserken minikçe kıkırdadı bu söylediklerime.
"Her yerin gazetelerine bakıyordum habire. Çünkü çalışmadan duramayacağını biliyordum." dedi gülümserken. "Baban da işkolik miydi?" dedi Hyunjin gülerken. Kısık gözlerimi ona çevirdim. Elliot gülerken "Aslında evet." dedi. "Bir tek annem kaldırabilirdi onu masasından." diye devam etti Elliot. "Ah, ne yazık. Seni kaldırmak yerine yüksek ihtimalle yanına otururum." dedi Hyunjin gülerken. Buna gülmeden edememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Kelebek [hhj]
Fanfic"Daha tanışamadık." dedi, gözlerini gözlerime dikerken. Elini uzattı bana ve dudaklarını araladı. "Ben Dedektif Hyunjin, Hwang Hyunjin." Dedektif #2 Hwanghyunjin #1