Kafamı salladım yavaşça. Anlatmak istiyorsa onu dinleyecektik elbette. Dosyadan Belle'nin fotoğrafını çıkardım ve önüne yerleştirdim. "Bana biraz annenden bahset." dedim yavaşça. Fotoğrafa baktı uzunca. "Şiddet nedir, bilir misiniz dedektif?" dedi gözlerini bana çıkarmadan. Sessiz kaldım, sorudan daha çok konuşmaya devam edecek gibi görünüyordu.
"Annemin güzel yüzüne bakın, isminin hakkını veriyor sonuçta." dedi yutkunarak. "Şiddet bu güzelliği alıp götürüyor işte." diye devam etti. "Bir anda ortaya çıkıyor, bazen parasızlıkta bazen hastalıkta." dedi ve bir süre bekledi. Sonradan gözlerini bana kaldırdı. "Babam iyi bir adamdı, küçük bir çiçekçi dükkanı vardı. Annemle öyle tanışmışlar zaten. Annem çok güzel bir kadınmış. Aşık olmuşlar, evlenmişler. İlk çocukları benim." dedi sonra durdu.
"Kardeşlerim oldu, 3 tane. Onları çok severdim, minik elleriyle çiçeklere su götürürlerdi. Biz bitkilerin içinde büyüdük, babam en minik ayrıntısına kadar öğretirdi nasıl bakmamız gerektiğini. Bir anda 4 boğaz daha... düşünebiliyor musun dedektif? Ne kadar boğaz o kadar para demek." dedi ve tek kaşını kaldırdı.
"Beni küçük sanıyorlardı, hayır, her şeyin farkındaydım. Babam kazandığımız bütün parayı kumar oynayarak kaybettiğinde içmiyordu. Bütün yemek alacak paramızı kaybettiğinde sarhoş değildi o pislik." dedi sonlara doğru sinirlenen sesiyle. Ellerini kenara doğru çektiğinden kelepçeler derisini yırtmıştı.
"Eğer o olmazsa..." kafasını çevirdi kenara. "Bunu da mı anlatacağım?" dedi kendi kendine konuşarak. Sonra bana döndü. "Evet, saklayacak hiçbir şeyim kalmadı. Çünkü ikiniz de fazla zekiydiniz." dedi yine aniden sinirlenerek. "Sizin yüzünüzden şiiri tamamlayamadım." dedi ağlamaklı bir sesle. "Şiiri tamamlayamadım, inanamıyorum!" diye bağırdı sinirle. Gözleri öfke doluydu. Bütün bu dediklerini duymamış gibi yapıp "Eğer baban olmasaydı?" dedim sakince.
Gülmeye başladı, kahkahası pek normal değildi. Ani ruh değişimleri geçiriyordu. Bipolar Duygulanım Bozukluğu diye düşündüm. "Eğer o herif olmasaydı her şey daha iyi olur diye düşündüm. Annem bizim önümüzde dayak yemezdi ve kazandığımız azıcık parayı zorla alan biri olmazdı." dedi gözlerini kocaman açarak. "Bak ellerime, 12 yaşındaydım o zaman." dedi yeniden gülmeye başlayarak, gözlerimi gözlerinden ayırmadım. "Baksana!" diye bağırdı bir anda. Aniden sesinin yükselmesiyle korkmamak mümkün değildi. "Ne kadar kan var görüyor musun?" dedi gülerek. Yine gözlerine bakıyordum.
"Babanı öldürdün, sonra ne oldu?" dedim, sesimi düzgün tutmaya çalışıyordum. "Her şey düzeldi mi?" diye devam ettim samimi bir tonda. "Her şeyin düzelmesiymiş... her şey daha da kötü oldu! Annem ağır bir depresyona girdi. O çiçekçi cehennemim olmuştu. Duyuyor musun beni? Cehennem!" dedi yine sonlara doğru bağırırken. "Neden?" dedim yavaşça.
"Annem işletiyordu orayı, babam sarhoşken. Babamın ölümünü beraber sakladık biliyor musun? Normal bir ölüm gibi gösterdik ve hızlıca cenaze işlemlerine başladık. Ah, o güzel kadın, kocasının ölümünü ağlayarak sakladı. Annem beni sever miydi, bilmiyorum... galiba sevgiden daha çok korku besliyordu." dedi ve durdu bir süre. "Ama o adamı öldürdüğüm için pişman değilim." dedi düz bir sesle. Antisosyal kişilik bozukluğu, diye düşünmeden edemedim. "Annem derin bir yalnızlığa çekildi, çiçekçiyi ben idare etmeye çalıştım. 3 tane de kardeşim vardı! Biri daha minicik bir bebekti. Anlıyor musun beni? Bir çocuk, çocuk bakıyordu!" dedi bağırarak.
"Sonra hepsi hastalandı." dedi boğazından bir hıçkırık koparken. "Hepsi, hepsi ama hepsi sırayla öldü." dedi yeşil gözlerinden bir damla yaş akarken. "Annem onlara bakmamıştı, aynı bana bakmadığı gibi. Onlardan tek farkım sadece biraz daha büyük olmamdı." dedi ve yanağındaki yaşları omzuyla sildi. "Ama çok düşündüm, niye ben de ölmedim diye. Cevabı yoktu bu sorunun." dedi sakince.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Kelebek [hhj]
Fanfic"Daha tanışamadık." dedi, gözlerini gözlerime dikerken. Elini uzattı bana ve dudaklarını araladı. "Ben Dedektif Hyunjin, Hwang Hyunjin." Dedektif #2 Hwanghyunjin #1