Güzel bir piyano sesi büyük salonu doldurmaya başladığında şaşkınlıkla nereden geldiğini aradım. Sağ köşede minik bir ekip vardı. Piyanonun önünde biri vardı, çellosunu ayarlamaya çalışan bir adam ve iki tane kemanlarını omuzlarına yerleştiren güzel takım elbiseli adamlar şimdi bütün dikkatleri üzerlerine çekmişti.
Yavaşça yuvarlak masaya eğilip "Müzik de mi var?" dedim sessizce. "Ben de anlamadım." dedi Chan yavaşça. Hepimiz kaşlarımızı çatmış adamları izliyorduk. Piyanonun yanına keman ve çello sesi eklendiğinde çok güzel bir harmoni kulaklarımıza ulaştı.
"Aslında bakarsanız," dedi Seungmin. "Zarfların üstünde davet yazıyordu, yani..." dedi kaşlarını kaldırarak. "Ne yani, dans mı edecekler?" dedi Minho. O sırada salonun ortasına dans etmek için çıkan 5-6 çift ona cevap niteliğindeydi. "Dans edecek birilerini mi bulmalıyız?" dedi Han, gözlerini endişeyle etrafta gezdiriyordu. Chan gülmeye başladı. "Ben çoktan güzel bir kadın buldum." dedi yavaşça. Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırmış gülümseyerek ona bakıyordum.
"Ya, kimmiş o?" dedim alayla. Salon daha fazla dans eden insanla doluyordu. Gözlerini bana çevirdi hızla. "Sensin." dedi gülümseyerek. İlk başta buna gülsem de yüzünde aynı gülümsemeyle bana baktığında durdum. "Sen... ciddi misin?" dedim kaşlarımı kaldırarak. "Evet?" dedi Bangchan.
"Hayır?" dedi Hyunjin. Sağımda duruyordu, bakışlarımı ona kaldırdım. Chan'a bakıyordu dikkatle. "Hayır ne demek?" dedi Chan. Solumda duran Chan'a diktim bu sefer gözlerimi, tam olarak aralarında kalmıştım. "Niye seninle dans ediyor?" dedi Hyunjin. Chan bir süre bekledi. "Bak, sebebi yok." dedi Hyunjin neşeyle. "Peki niye seninle dans edecekmiş?" dedi Chan.
Hyunjin'e çevirdim bakışlarımı. Bana bakıp dudaklarını araladığında onun yerine ben konuştum. "Niye benim hakkımda karar veriliyor? Belki dans etmek istemiyorum ben?" dedim bir adım geriye çekilerek. "Haklı." dedi Jeongin. Kafamı salladım hemen.
Hyunjin'in yutkunduğunu gördüm. Bir elini bana uzattı ve bakışlarını topladı gözlerimde. "Benimle dans eder misiniz?" dedi gülümseyerek. Onu reddetmek seçeneklerim arasında bile değildi. Dudağımı ıslattım ve Bangchan'a döndüm hızla. "Chan seni seviyorum bu yüzden güzel bir kadınla tanışmanı istiyorum. İyi şanslar." dedim gülerek ve Hyunjin'in elini tuttum.
Hızlı adımlarla salonun ortasına ilerlerken arkamızda bıraktığımız masaya baktım omzumun üstünden. Chan öylece bize bakıyordu, diğerleri çoktan kahkahalara boğulmuştu. Hafif kıkırdarken ona minikçe el salladım. Dudağında minik bir tebessüm belirdiğinde içim rahattı, sonra diğerlerininkine karışan kahkahası duydum.
Diğer dans edenlerin yanına geldiğimizde yavaşça duruldu adımlarımız. Bana döndü, zaten birbirine kenetli ellerimizi kaldırdı. Diğer elini nazikçe belime yerleştirdi. Elimi omzuna koydum ve sakince hareket etmeye başladık. Gözleri her saniye yüzümdeydi, aramızda hiçbir şey yok muydu? Bilmiyordum ama onun yanındayken beni hiçbir şey korkutmuyordu. Onunla dünyanın sonuna bile gidebilirdim.
Beni biraz daha kendine yaklaştırdı belimdeki eliyle. İpek elbisemin üzerindeki parmakları hafifçe kayıyor bazen sıkıca tutuyordu beni. Kafasını omzuma yaklaştırdı. Uzun boylu olduğundan dolayı biraz eğilmişti. Omzunda olan elimi yavaşça sırtına ilerlettim. Daha çok sarılıyor gibiydik.
Boynuma hafifçe değen burnu yakıyordu her zerremi. Yavaşça sıcak nefesini veriyordu tenime. Sanki sıcaklığını benimle paylaşıyordu, hep soğuk olan parmak uçlarım bile ısınıyordu bu sayede. "Çok farklı hissettiriyorsun." dedi fısıldayarak. "Ben hâlâ ne olduğunu anlayamadım." diye devam etti. Ellerimizi ayırıp diğer elini de belime yerleştirdi. Ben de omzuna koydum boşta kalan elimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Kelebek [hhj]
Fanfiction"Daha tanışamadık." dedi, gözlerini gözlerime dikerken. Elini uzattı bana ve dudaklarını araladı. "Ben Dedektif Hyunjin, Hwang Hyunjin." Dedektif #2 Hwanghyunjin #1