Roseanne Park, ailesinin sorunları yüzünden okulunun en genç öğretmeni Jeon Jungkook ile evlenmişti. Acı; gökyüzünde bir yıldızdı ve her gece Roseanne ağlarken onun için parlıyordu.
oy sınırı +100 ve 99 olsa bile atmam, iyi okumalar. ♡
⤴
xxxxxx: Eğer bana iyi davranırsan sana her gece cenneti getiririm.
xxxxxx: Ama Tanrı şahit beni bir başıma bırakırsan, elinde ki en yegane insanı bir an bile düşünmeden parçalara ayırırım, sevgilim.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Reçelden de ye." parmağıyla önüme uzattığı minik kaseye kısa bir bakış atıp kızarmış ekmeklerime geri döndüm.
Dakikalardır telefonu ile uğraşıyor eline geçen birkaç saniyelik boş zamanda da bir şeyler yememi tembihliyordu ve bu sinirimi bozmak için yeterli bir davranıştı.
Bana karışmasından nefret ediyordum.
"Sen neden yemiyorsun?" tabağımda ki son kalan kızarmış ekmeği uzattığımda bakışlarını telefonundan ayırmış ve kısa bir süre ekmekle bakışmıştı.
Bir sorunu olduğunu hissedebiliyordum lâkin o bahsetmeden ben konuyu açmayacaktım. Ne olursa olsun meraklı durmamalıydım.
"Sağlıklı beslenmiyorsun." son kez tabağı önüne ittiğimde oturduğum yerden kalktım ve buzdolabına ilerledim. "Bil diye söylüyorum yakışıklısın diye katlanıyorum sana, obez olursan boşarım."
Dolaptan çıkardığım sütü büyük bir bardağa doldurup içmesi için Jungkook'un önüne bıraktım.
"Akşam seninle bir şeyler konuşmak istiyorum." dedi ve hemen ardından sütü kafasına dikleyerek birkaç yudumda bitirdi.
Sesindeki o tuhaf tını bedenimi öylesine germişti ki konuyu zerre merak etmememe rağmen ne söyleyeceğini düşünmeden edememiştim.
"Evi temizledikten sonra uyuyacağım," dizinde ritim tutan parmakları duraksamıştı. "Ne söyleyeceksen şimdi söyle."
Ben masadaki boş tabakları tezgaha bıraktığımda oturduğu yerden kalktı ve mutfağın dışına ilerledi.
"Akşam konuşuruz dedim, anlayamıyor musun?" cümlesinin hemen ardından demir kapının tok sesi duyulmuştu. Bu kadar asabi olmasına gerek yoktu.
Onu ne sinirlendirdiyse alnından öpecektim. Hemde şlap diye.
Ufak tefek mırıldandığım şarkılar eşliğinde mutfak işlerini bitirdiğimde bir fincana kahve doldurup salona ilerledim.
Bu günlük kendime zaman ayıracaktım. Aslında bugünlük değildi ben her günü kendime ayırıyordum ve tam da bu yüzden evi tabir-i caizse bok götürüyordu.
Yaptığım tek şey yatakları toplamak ve odaları havalandırmaktı. Evlenmeden önce Jungkook ile ev bakıyorken iki katlı olmaması için bir köpek gibi ona yalvarmıştım ve o neredeyse üç kat büyüklüğünde ki bu evi tutmuştu.