ten: who do u love?

2.5K 287 281
                                    

gif eklenmiyor sikimsonik bi' durum

Ellerim boş yatakta Jungkook'u ararken zar zor gözlerimi açıp yavaşça kafamı yastıktan kaldırdım. "Jungkook?"

Kısa bir süzüşün ardından, odada olmadığını farketmiş ve derin bir nefes almıştım.

Yataktan kalkıp dağılan saçlarımı tekrar topladığımda yatağın altına kaçan tüylü terliklerimi giyerek odadan çıktım.

Bakışlarım uzun koridorda dolanırken açık balkon kapısı dikkatimi çekmişti. Bu havada balkonda durmayı bırakın cam bile açamazdım ancak hava soğuk ona işlemiyor gibiydi.

Adımlarımı hızlandırıp balkona çıktığımda soğuk hava yüzümü yalayarak varlığını belli etmiş, bedenimin titremesine sebebiyet vermişti.

"Ne oldu?" geldiğimi hissetmiş gibi konuştuğunda şaşırmadan edememiştim.

Kuruyan dudaklarımı ıslattığımda ne diyeceğimi bilemedim. Neden aptal gibi onu aramıştım ki evde?

Parmaklarının arasında tuttuğu sigarayı küllüğe bastırıp söndürdüğünde, yavaşça kolumdan çekip beni balkon demiriyle arasına almıştı.

"Üşümüyor musun?" omuzlarını silkip dudağını yanağıma sürttüğünde yoğun sigara kokusu burnuma dolmuştu.

"Sen gelene kadar üşüyordum," dedi dudakları boynuma inerken. "Beni her seferinde ısıtmayı başarıyorsun Chaeyoung."

"Ateşli olduğumu biliyorum." kıkırdayarak kollarımı boynuna çıkardığımda geri çekilmiş ve yanağıma bir öpücük bahşetmişti.

Namütenahi bir boşluğun içinde gibiydim. Ne yapsam ne etsem yanıtsız kalıyor, kalbim ve beynim bu aralar oldukça fazla çelişiyordu.

"Hadi kahvaltı yapalım." kendini geri çekip balkondan çıktığında paytak adımlarla arkasından ilerlemiştim. Önce odaya girip kendine bir tişört almış ardından da suratıma bile bakmadan mutfağa inmişti.

Tuhaftı. Onu sevmesem bile Lalisa'nın haklı çıkmasından korkuyordum.

"Annen yemeğe çağırdı." dedim parmaklarımı masaya vururken. "Geliriz dedim ama gitmek istemiyorum."

"O zaman gitmeyiz."

"Gitmeyiz demekle olmuyor," sinirle söylenmiştim. "Bir bahane sunman gerekiyor ailene."

Elinde ki yumurtaları sertçe tezgaha bıraktığında yumurtalardan biri kırılmış ve patlayarak etrafa yayılmıştı.

"Bana bağırmaman gerektiğini kaç kere söyleyeceğim?" benim aksime kükrercesine bağırdığında boynunda beliren damarlarla birkaç adım geriye ilerledim. "Senin asık suratına katlanmak zorunda olmaktan bıktım."

"Boşanalım o zaman." dedim masanın üzerinde ki bardağı sinirle yere atarken. "Benimle zorla evlenirken mutlu olmayacağımı, sana çektireceğimi ve suratımın asık olacağını hesaba katman gerekiyordu seni sikik beyinli!"

jeon jungkook

"Hm," dedim sessizce. "Konuşmuyor benimle, odasına kapandı."

"Karını bana göstermediğine inanamıyorum," Jaehyun'un alaylı sesi kulaklarıma dolduğunda yutkunmuştum. "İnsan en yakın arkadaşından saklar mı oğlum karısını?"

"Böyle olması gerekiyordu." söylenerek balkondan çıktım ve salona geçtim.

Birkaç saniyelik duraksamanın ardından kıkırdamış, sinirimi de oldukça arttırmıştı. "Çocuğun olduğunda görürüm umarım."

"Bakarız, git hediyeyi bitir." konuşmasını beklemeden aramayı sonlandırdığımda derin bir nefes aldım ve kafamı koltuğun koluna yasladım.

Onsuz ev oldukça sessizleşiyordu ve ben buna alışık değildim. Bağırıp çağırmasını, küfür de olsa birkaç kelime etmesini istiyordum lâkin o susuyordu. Susması benim için en büyük cezaydı.

Üzerime örttüğüm pike tarzında ki kumaşı katlayıp yerine koyarken esnemiş ve gömleğimin birkaç düğmesini açarak merdivenlere yönelmiştim.

Çıplak uyumayı seviyor olsamda birkaç gün boyunca Chaeyoung'un istediği gibi bir eş olup onun isteklerini yerine getirecek ve onun benden istediği gibi davranacaktım.

İsteklerinin başında ona karışmamam, bağırmamam ve çıplak uyumamam geliyordu.

Onu kazanmaya hazırdım ancak ona olan aşkımın bir heves olmasından korkuyordum.

Eğer bu bir heves ise onun hayatını mahvettiğim için kendimden nefret ederdim. Bunu yapardım.

"Kimi seviyorsun Jeongguk?" dedim merdivenleri birer birer çıkarken ardından da uzun zamandır aklımdan geçen cümleleri korkakça dışarıya vurdum. "Umarım ölür ve beraberinde sorunları ortadan kaldırırsın."

Saatlerdir ışığı açık olan odaya girdiğimde gömleğimi bir kenara bırakıp rahat bir tişört - eşofman ikilisini giyip yatağa ilerledim.

"Burada uyuma." Chaeyoung yanında ki yastığımı yere attığında huzursuzca omuzlarımı düşürdüm.

"Belim ağrıyor, kenarında uyurum dokunmam sana." yastığı alıp yorganı kaldırdığımda çattığı kaşları ile yataktan kalkmış ve karşıma dikilmişti.

"Peki, ben giderim." sinirle konuştuğunda sesimi çıkarmadan yastığımı yataktan çekip kapıya ilerledim.

"İyi geceler, Park Chaeyoung." kapıyı kapatıp az önce çıktığım merdivenleri hızlıca indim ve salona ilerledim.

Düzeleceğini zannettiğim her şey giderek boka sarıyordu ve benim yapabileceğim hiçbir şey yoktu.

Lâkin ben bitti demeden hiçbir oyun bitemezdi.

selam

almanca performansım vardı onu yapıyordum bölümü atmayı unutmuşum

oy, okunma ve yorum sayısını beğenirsem diğer bölümü de atarım bugün içinde çünkü o da bitti

ve sevgili Chaeyoung'umuzun ex aşkı yavaş yavaş ortaya...

kaosu ortaya çıkaracaktım ama hemen gelişmesin yoksa kitap 16. gibi bir bölümde final olur :d

neyse

monsta x'e kafayı takmışam oww yeah

aynı şekilde taekook'a da taktım ama no no no friendship forever guys 👉🏻👈🏻

jaerosé ve yoonrosé ile fic yazmayı aşırı derecede istiyordum ve az önce yoonrosé kurgusuna başladım ehe

okumayana küserim

bye

ay durun konuyu da bırakayım buraya unutmam inş

Min Yoongi sihirli kolyeler yapan ünlü bir tasarımcıydı. Park Chaeyoung ise onu  kendine aşık etmeye çalışan asistanı.

ALLAHIM KEŞKE SMUT JAEROSÉ YAZSAM AMA GÜNAHA BATMAK İSTEMİYORUM

you and i ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ (düzenlenecek) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin