thirteen: someone you loved

2.4K 261 162
                                    

jeon Chaeyoung

Parmaklarımın arasında tuttuğum içi boş soju kutusunu masaya bırakıp yenisine uzandığımda Jungkook'un imâlı bakışlarıyla karşılaşmıştım.

"Bu kadar içmek niye?" gözleri bir benim bir de Lalisa'nın üzerinde dolanırken yanımda ki kadının onu taktığı dahi yoktu.

"Sen gidip uyusana," sinirle söylendiğimde bazı harflerde dilim dolanmıştı. "Sarhoşken suratını görmek istemiyorum."

"Gideceğim zaten," dedi huzursuzca yerinde kıpırdanıp. "ama kendinizi balkondan atarsınız diye korkuyorum."

Lalisa kahkahası ile Jungkook'u sustururken omuzlarımı silkmiş ve elimde ki içkiye odaklanmıştım.

Doğru düşünemiyor oluşum yalan değildi lâkin kendimi balkondan atacak olsam bunu iki yıl içerisinde yapardım.

"Uykum geldi benim," dedim ayağa kalkarken. "Gidip uyuyacağım ve Jeon'un suratını unutacağım."

Lalisa sarhoşluğun verdiği sersemlik ile elini masaya vurduğunda bakışları üzerime çevrilmişti.

"Hangi Jeon lan o?" ağlayacak gibi dudaklarını büzdüğünde hafifçe omzuna dokundum.

"Sen değilsin Lalisa, sen değilsin." söylenerek balkondan çıkıp salona, salondan merdivenlere ve oradan da odama geçtiğimde Jungkook'un arkamdan geldiğini çok geç farkedebilmiştim.

"Sarhoş bir insana göre fazla dinçsin."

"Konuşma benimle." dedim yatağın kenarını kaldırırken. "Seninle konuşmak istemiyorum."

"Ama ben seninle konuşmak istiyorum," dedi yanıma yaklaşırken. "Ne zamana kadar benden nefret edeceksin?"

Yapmak ve yapmamak arasında gidip geldiğim dakikalar içerisinde bütün hayatım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçmiş ve beni kahretmeyi başarmıştı.

Dönen başıma aldırmadan uzun zamandır yapmadığım ve özlemini duyduğum şeyi nefesimi tutarak yapmış, tanıdık ismin üzerine tıklamıştım.

Açması için dualar ediyordum lâkin istediğim olmamış telefon 30 saniyelik bir çalma süresinin ardından cevapsız kalarak kapanmıştı.

Kafamı yaslandığım kapıya yaslayıp derin bir nefes aldım.

Kendime bir söz vermiştim. Bu gece benim için son olacak, onu kalbimin derinliklerine gömecektim.

Bunu yapmadan önce son kez sesini duymak istesemde olmamıştı. Olmayınca olmuyordu. Hayatına devam ediyor olmalıydı ki devam etmeliydi çünkü o iyi olmayı ve benden beklediği aşkı başkasında bulmayı sonuna kadar hakediyordu.

Oturduğum yerden kalkacağım sırada parmaklarımın arasında titreyen telefonum bedenimin kaskatı kesilmesine sebep olurken derin bir nefes aldım.

Minrae ya da Jungkook arıyor olmalıydı. O beni aramazdı, inatçıydı. Bilirdim huyunu ya da bildiğimi zannederdim hep.

Gelen aramayı açıp sessizce yerime oturduğumda nefes alışının sesi net bir şekilde kulaklarıma dolmuştu.

"Chaeyoung," dedi sessizce. Binlerce kırık barındıyordu içinde. "Uzun zaman oldu."

"Öyle oldu." yanağımdan akan yaşları silip dizlerimi kendime çektim.

"Ne yapıyorsun?" hiçbir şey olmamış, yaşanmamış gibi konuşuyor olmak o bilmesede canımı yakmış beni binlerce parçaya ayırmıştı. "Sana ulaşmaya çalıştım ama benden çok iyi saklanmışsın, pek bir şey bulamadım."

Bir kıkırtı kaçtı dudaklarımın arasından. Bu dışarıdan normal dursada içi bombok olan kıkırtılardandı. Acınası halime gülüyordum.

"Belki böyle olması ikimiz içinde en iyi olanıdır?"

Beklemeden atıldı söze. "En iyisi birbirimizi görememekse ben kötü olmayı seçiyorum Chaeyoung."

"Özür dilerim," dedim bir fısıltı eşliğinde. "Kapatmam gerekiyor, umarım bir sonra ki hayatımızda bir araya gelebiliriz."

"2 yılın ardından bize, yaşadığımız onca anıya rağmen sadece 1 dakika 45 saniyelik bir aramayı mı uygun görüyorsun?"

Bir şey demeden yanağımdan süzülen yaşları silerek doğruldum ve lavaboya ilerledim.

"Belki birkaç yıl sonra," dedim içimde ki umutla. "Özgür olduğumda geleceğim, söz veriyorum."

"Söz vermene gerek yok Park Chaeyoung, seni kendim bulacağım."

from Jeon Jungkook

Parmaklarının arasında ki sigarayı söndürdüğünde elimde tuttuğum içkiye uzanmış, almayı başardığında ise birkaç dikişte bitirmişti.

"Bir kadını dahi elinde tutmayı beceremeyen piçin tekiyim." alayla güldüğünde onu umursamadan yeni bir içki aldım ve kapağını açtım.

"Kadının sorunudur." dedim parmaklarımla ritim tutarken. "İki yıl geçti unutamadın mı hâlâ?"

Alayla güldüğünde eliyle dağılan saçlarını düzeltti. "Jung Jaehyun'un bir kadını unutmaması komik ama imkansız değil."

"Ya evlendiyse?" onun aksine ciddi bir tonda konuştuğumda kısa bir kahkaha atmış ardından da boş kutuyu sıkarak masaya atmıştı.

"Birbirimize söz verdik," omuzlarını düşürdü. "birazcık değerim varsa evlenmemiştir."

uykum yoooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooook

yarın ilk dersim ne acaba ya sikim böyle düzeni lanet fuck

kırdın beni cansel god damn it

daddy's milkte eski bir okuyucum birkaç saat önce bölüm sonu bitişine ikonik ayrılış demiş...

bacılarım sizi bu kitapta da o ikonik cümleden mahrum bırakmayacağım

bb

değil

bye

👉🏻👈🏻🤭🤭

you and i ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ (düzenlenecek) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin