twelve: the truth untold

2.4K 264 292
                                    

Omzumda gezinen dudakları gıdıklanmama sebebiyet verirken çattığım kaşlarım ile yavaşça bedenimi ona çevirdim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Omzumda gezinen dudakları gıdıklanmama sebebiyet verirken çattığım kaşlarım ile yavaşça bedenimi ona çevirdim.

"Ne yapıyorsun?" dedim sesimde ki sakinliği korumaya çalışarak.

Beni belimden kendine çekip bedenlerimizi birleştirdiğinde dudaklarımızın arasında sadece birkaç santim kalmıştı.

"Mutsuzsun," dedi sessizce fısıldarken. "İzin versen sabaha kadar seni bu yatakta mutlu edebilirim."

"Sabah olduğunda eski mutsuzluğuma geri döneceğim yani?" alayla konuştuğumda gözlerini devirmiş ve cevap verme gereksiniminde dahi bulunmamıştı.

Belimde ki elleri usulca kayarak kalçama ulaştığında beni öpmek için bir hamle yapmış, dudaklarını bir saniyelik dokundurmanın ardından hafifçe geri kaçmış ve ellerini üzerimden çekmişti.

"Unut gitsin," dedi sessizce. "Aşk dolu bir sevişmeyi tercih ederim."

Bir şey yapamamıştım çünkü şaşırmıştım.

Bunu ikinci yapışıydı. Tam öpecekken vazgeçiyor ardından kendi kendine triplere giriyordu. Oysa ki bu sefer izin vermiştim beni öpmesine.

"Jeongguk," kapalı gözlerini aralarken daha önce görmediğim o yoğun acı duygusu belirmişti gözlerinde. "Bir şey soracağım ama bana doğru cevap vermeni istiyorum."

Minik bir gülümseme ile kafasını salladığında derin bir nefes aldım.

"Beni gerçekten seviyor musun?" usulca aşağı-yukarı salladı başını. Uykusu vardı ve bunu kızaran gözlerinden anlamak -ki oldukça kanlanmıştı da- bebek oyuncağıydı.

"Peki," dedim kendimi tutamayıp aklımda ki soruyu pat diye yüzüne vurmadan hemen önce. "Beni aldatıyor musun?"

Açık gözlerini kapatıp yorganı boğazına kadar çekmiş ve birkaç kez öksürmüştü.

"Seni aldattığımı mı düşünüyorsun?"

"İstediğim cevap bu değil," sinirlenmemeye özen gösteriyordum aksi takdirde bağırırsam inat eder hiçbir şekilde bu sorunun cevabını vermezdi. "Evet ya da hayır."

"Evet."

Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken yumruk yaptığım elimi omzuna indirdim. Dalga geçiyor olmalıydı.

"Chaeyoung, yat uyu. İşim gücüm yok seni mi aldatacağım?"

Şüpheli bir yüz ifadesi ile yüzüne eğildiğimde gözlerini aralamış ve yanağıma bir öpücük kondurmuştu.

"Seni sevmesemde ne olursa olsun birbirimizi aldatmayalım kocişko," son kelimemde kusmamak için karnımı tutmuştum. "Söz mü?"

Nereden bilebilirdim ki bu saf cümlelerime yatağımda ki şeytanın içinden katılarak güldüğünü?

"Kocişko demezsen düşünebilirim." söylenerek sırtını döndüğünde yorganın altına girmiş ve başucumda ki ışığı kapatarak kendimi uykunun derin kollarına bırakmıştım.

"Aynen," dedi bir şey başarmışım gibi beni alkışlarken. "Ben suyu alttan yürütelim diyorum sen hortumu alıp çocuğu ıslıyorsun."

Bir hışımla onun için yaptığım kurabiyeleri ağzına tıkıştırdı.

"Ama aldatmıyormuş," dedim kollarımı birbirine dolarken. "Gizli işler yapmamıza ne gerek var?"

Bakışlarımı yüzünden çekip etrafta gezdirdiğimde omuzlarımı düşürmüştüm. Salağın önde gideniydim.

Kendimi Jungkook'un rüzgarına kapılıyormuş gibi hissediyordum ki bunun için doğru zaman değildi. Eğer beni yıkacak bir darbede bulunursa bunu kaldıramazdım.

Çünkü ondan başka kimsem yoktu. Bunu kabul etmeyi sevmesemde bu böyleydi. Boşanırsak ailemin evine geri dönemezdim. Bir işte çalışmıyordum üstelik okulum vardı.

Olur da boşanırsak bir işe girmem gerekiyordu, okul ve iş aynı anda yürümezdi.

Ondan ayrılmak cazip gelse de şu an araftaydım.

Kalbim ve beynim ortak bir karar vermeliydi lâkin bu zordu.

Aklım başka birinde olsada kalbim istediğini ister, zorla istediğimi aklıma yerleştirirdi.

Ben Jungkook'u istemekten ölesiye korkuyordum.

"Abim diye demiyordum ama buna güvenmek pek doğru olmaz."  dedi ikimizin duyabileceği bir tonda. "Hangi erkek aldatıp aldattım der ki?"

"Ne yapacağız o zaman?" konuşmamız yavaş yavaş bir fısıltı boyutuna iniyordu çünkü Jungkook evdeydi ve bunları duymasını ikimizde istemezdik.

"Önce onu takip edeceğiz," dedi sandalyesini yanıma çekerken. "Onu sıkıştıracak sorular sorma eskisi gibi davranmaya devam et sen."

"Eskisi gibiyim zaten." dudaklarımı birbirine bastırdığımda alayla sırıtmıştı.

"Kahvaltıda yüzünde güller açıyordu kızım," dedi masanın altından dizime vururken. "Normalde aileni katletmiş gibi davranırdın ona."

Bir cevap vermeden omuzlarımı silktim ve bakışlarımı balkondan dışarıya çevirdim.

Şubat ayı olmasına rağmen kar hâlâ yağmamıştı ve bu beni üzüyordu.

"Eğer açığını yakalarsak ne yapacağız?" dedim sesimde ki kırgınlığı büyük bir özenle saklarken.

"Bilmem, boşanırsınız herhalde." kendimden beklenmeyecek bir hareketle ona döndüğümde yüzünde ki gülümseme silinmiş yerini minik bir sessizlik almıştı. Boşanmak istiyor muydum?

O benden daha zekiydi.

Neler hissettiğimi, nelerden korktuğumu ve aklımdan geçen her şeyi tek bakışımla anlayabiliyordu.

Tam da şu an olduğu gibi.

"Gidip soju alacağım," dedi ani bir neşeyle ayağa kalkarken. "Hep seninle depresyona girmek istemiştim."

hiçbir şekilde içime sinmedi ama sizi bölümsüz bırakmak istemedim

normalde bölüm uzundu ama ikiye böldüm devamını gece atarım

itiraf edin kitaptan çok beni seviyorsunuz dimi :d tşk bende sizi seviyorum ahiretliklerim

dün gece tüm sosyal medya hesaplarımı kapattım kafam aşırı rahat ulaşmak isteyen arasın aq banane instadan twitterdan snapchatten whatsapptan

neyse gidim de noodle yiyeyim

bb değil bye

you and i ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ (düzenlenecek) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin