twenty-five: kiss and tell

1.9K 218 335
                                    

10 Şubat 2021

Uyku.

Yorgun olduğumda bir türlü bana uğramayan ancak uyumak istemediğimde bedenimden ayrılmayan varlığın adı uykuydu.

Dört harf iki heceden oluşan bu sözcük acımasızlığını her seferinde göstermekten çekinmiyordu.

Ağrıyan sırtımı tutarak yatakta sağa döndüğümde beni izleyen bir çift gözle karşılaşmayı beklemiyordum.

Ellerimi omzuna yerleştirip hafifçe ittirdiğimde aramıza tatlı bir mesafe eklemiş, ne olur ne olmaz diye düşünerek kendimi güvenceye almıştım.

Jungkook'un neler yaptığını kimse bilmediğinden neler yapabileceğini de hiçbirimiz kestiremiyorduk. Ben onu artık tanıyamıyordum ve bu onunla aramıza duvar örmeme sebebiyet veriyordu.

"İyi uyudun mu?" yüzüme gelen perçemlerimi işaret parmağı ile ittirerek kulağımın arkasına sıkıştırdı.

Derin bir nefes aldım. Normal şartlar altında tanışsak o kesinlikle aşık olmayı isteyeceğim türden bir erkekti lâkin Tanrı sürprizleri severdi. Böylesine yakışıklı bir adamın hayatımı mahvedecek olmasını kaderime yazmıştı ve şimdi arkasına yaslanarak keyifle bu trajikomik filmi izliyordu.

"Uyumadım," dedim elimi ağrıyan belime yerleştirip. "Birkaç kez beni yere fırlattın, nasıl iyi uyumamı bekliyorsun?"

Bir şey demek yerine kıkırdamış ve benim denesemde asla yapamayacağım türden çevik bir hareketle yataktan kalkmıştı.

"Hatırlamıyorum," umursamazca kapıya ilerledi ve sonuna kadar araladı. "Ama bunu güzel bir kahvaltı ile telafi edeceğimin garantisini verebilirim."

Uyumaktan şişen gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp önce ayaklarımı sarkıttım ardından da sürünerek yataktan indim ve sırtımı soğuk tahta zemine yasladım.

Yirmilerimin başında olmasam bu ateşimin menopoz habercisi olduğunu düşünecektim.

Daha kötü bir sabah olabilir miydi? İçimde ki bunaltıcı his bir şeylerin olacağını haberdar ediyordu ve ben bu aptal hislerim yüzünden güne başlamak dâhi istemiyordum.

Bakışlarımı boş boş baktığım tavandan ayırıp emekleyerek merdivenlere kadar ilerledim ve en üst basamağa oturup kendimi bir top gibi zıplatarak son basamağa ulaştım.

Popomu birkaç gün hissedemeyecek olmamın yanında Jungkook'un yersiz dalgalarına maruz kalacağımı son anda üzerimde farkettiğim bakışlar sayesinde farkedebilmiştim.

"Ne bakıyorsun?" dedim hiçbir şey olmamış gibi yanına ulaştığımda.

Elinde tuttuğu bıçağı tahtanın üzerine bırakmış ve tavşan dişlerini göstererek bir çocuk edasıyla kıkırdamıştı.

"Benim sert Chaeyoung'umu böyle görmek tuhaf hissettirdi." dedi elinde ki kimchi parçasını ağzıma tıkıştırırken. "Hep böyle olmanı isterdim."

"Hayatımın orta yerine sıçtığını unutma istersen," kalçamı mutfak masasına yaslayıp hemen yanımda duran çilek kasesini elime aldım. "Sana karşı Lucifer olmam gerekiyor ama dua et üşeniyorum buna."

Çileklerden birinin sapını temizleyip ağzıma attım ve büyük bir iştahla çiğnedim.

Sabah uyandığımda iki kişilik bir mideye sahip oluyordum ve tam da bu yüzden Jeongguk en çok kahvaltıya özeniyordu. Normal koreliler gibi kızarmış pilav yemek yerine menüyü oldukça genişletmiştik.

"Sen fazla Netflix izlemişsin sanırım." aralık olan bacaklarımın arasına girdiğinde minik bir zıplama ile masaya oturdum ve aramızda ki mesafeyi genişlettim.

Duvarlarımı yıkmak o kadar kolay olmayacaktı.

"Hm, öyle oldu." dedim ve duraksamadan cümleme devam ettim. "Beni eve hapsettiğin günlerde bolca dizi izledim."

Bıkkınca omuzlarını düşürmüş ve elimde ki çilek kasesini alarak masanın öteki ucuna bırakmıştı. "Seni üzmek istemezdim Chaeyoung."

"Ama beni üzdün Jeon." alaylı gülümsemem yüzümü kaplarken içten içe ağlamamak için kendimle büyük bir savaş hâlindeydim.

Ben güçlü gibi davranmaktan çok yorulmuştum. Takatim kalmamıştı beni gözlerimden akan yaşlarla boğacak güçte olan bu acılara. Dizlerimin bağı çözülüyordu ve yere kapaklanacaktım, az kalmıştı.

Dudağımın hemen kenarına dudaklarını defalarca kez bastırıp geri çekildi.

"Her şeyi düzelteceğim desem bana inanır mısın?" elimi okşayan parmakları nefesimin kesilmesine sebep oluyordu.

"Sana inanmak için hiçbir sebebim yok." dedim bir çırpıda. Bu acı verici anın bir an önce bitmesini istiyordum.

"Söz veriyorum," dedi parlayan gözlerini gözlerime kenetlerken. "Yeni bir sayfa açacağım ve içerisinde sadece sen olacaksın."

Ardından çalan zil benim, bizim için kıyametin başlangıcı olmuştu.

Jungkook, yüzüme bakarken bile yalan söyleyebilecek bir insandı ve ben ona neredeyse inanıyordum.

"Ben bakarım." hafifçe omuzlarından itip masadan indim ve mutfaktan çıktım.

Uzun koridor boyunca aklımdan geçen her cümle olumlu yöndeydi. Ben ve benim salak beynim bir şeylerin düzeleceğine canı gönülden inanmıştık oysa ki.

Dağın başına kim gelir ki, diye geçirdim içimden. Ormanda yolunu kaybetmiş bir insan veya azılı bir katil dâhi çıkabilirdi demir kapının ardından ancak bunları umursayacak kadar enerjik değildim.

Kapıyı sonuna kadar aralayıp arkasında dikilen bedene odaklandığımda ayrıntıyı farkedene kadar gayet iyi hisler biriktiriyordum içimde.

"Taeyeon?" minik lâkin oldukça şaşkınlık barındıran gülümsemem ile konuştuğumda yüzünde mimik dâhi oynamamıştı.

Taehyung'un ablasının burada ne gibi bir işi olabilirdi ki? Buradan bir villa almış olmaları neredeyse imkansızdı.

"Güzelim, kim gelmiş?" Jungkook'un sesi sonlara doğru kısıldığında ikinci bir şoku Taeyeon'un arkasından çıkan minik kız çocuğu ile yaşamıştım.

"Baba!" dizime çarparak yanımdan geçen beden Jungkook'a ilerlediğinde ilk defa bedenimin bu denli yandığını ve ciğerlerimin sıkıştığını hissettim.

Bir şeyler nefes almamı engelliyordu. Nefes alırken boğulmayı ilk defa hissetmiştim.

...

lalisa: buldum
lalisa: kanıtları buldum Chaeyoung

...

of of of of

tarihe dikkat edin çünkü bir sonra ki bölüm onunla alakalı :p

of of of of

Allah belamı versin son dakikaya kadar gizli kişi Park Jimin'di ama kadın yapıp birde çocuğu ellerine tutuşturayım dedim

iyi yaptım kaos işte yeter üç yıl

neyse üç saatlik uykuyla ayaktayım her an ölebilirim lol

ayrıca her yerim ağrıyor 17 değil 71 yaşımda falanım bence ben neyse

umarım beğenmişsinizdir elimden geldiğince betimleme yapmaya çalıştım

beğenmeyen okumasın napim amk

bb değil bye

you and i ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ (düzenlenecek) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin